Diyabet tedavisinde son gelişmeler

Adacık hücre nakli

Günümüzde Tip 1 diyabetin radikal tedavisi için büyük umut bağlanan bu uygulama, insülin salgılayan beta hücrelerinin kadavra ya da başka bir canlının pankreasından özel bir yöntem kullanılarak ayrıştırılmasına dayanıyor. Özel işlemlerden geçirilen bu hücreler, radyolojik görüntüleme yöntemleri kullanılarak, küçük bir cerrahi ile beta hücreleri olmayan Tip 1 diyabetli hastalara naklediliyor. Hastanın genel anesteziye ihtiyaç duymadığı bu tedavi yöntemi, aynı zamanda tekrarlanabiliyor. Dünyada elliden fazla merkezde yapılan adacık hücre nakli, 15 yıldan bu yana İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de deneysel olarak uygulanıyor.

Fakat bu yöntemde vücudun savunma sistemi, nakledilen beta hücresini reddederek, hücreyi imha edebiliyor. Ortaya çıkan sorunu önlemek için birtakım immünsuspressif ilaçlar deneniyor. Ancak bu grup ilaçlar uzun süre kullanıldığında böbrek işlevlerinde bozulma ve kanser gibi yan etkileri olabiliyor. Bu tür sorunlar yaşamamak içinse tedavide farklı yöntemler deneniyor. İnsan beta hücrelerine ve kadavraya ihtiyaç duyulmaksızın farklı bir teknikle, özellikle maymun ve domuz gibi insan dışındaki farklı kaynaklardan beta hücrelerini alıp, bazı işlemlerden geçirdikten sonra insanlara naklini hedefleyen çalışmalar yoğun bir şekilde yürütülüyor.

Kök hücre nakli

Bu yöntemde, kök hücreler çeşitli yöntemlerle farklılaştırılarak insülin salgılayan beta hücrelerine dönüştürülüyor ve Tip 1 diyabetli hastalara radyolojik görüntüleme metotları yardımıyla, küçük bir cerrahi işlemle naklediliyor. Kök hücre naklinin, adacık hücre nakli yöntemine göre en önemli avantajı ise işlemden sonra yeni hücrelerin vücuttan atılmaması oluyor. Ayrıca immün baskılayıcı ilaçlara da ihtiyaç duyulmuyor.

İnsülin tedavisinde yenilikler

Tip 1 diyabetli hastalar yaşam boyu günde 4-5 kez insülin enjeksiyonu olmak zorunda kalıyor. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar ise enjeksiyon olmayı gerektirmeyen yeni kuşak insülinlerin bulunması yönünde yoğunlaşıyor.

– Sprey insülinler: Bu uygulamada insülinin toz şeklinde, bir cihaz içinde buharlaştırıldıktan sonra sıkılarak solunum yollarına alınması hedefleniyor. Hastanın insülin iğnesine gerek kalmadan tedavi uygulamasının planlandığı bu yöntem, erken dönem akciğer tümörlerini aktive ettiği yönündeki bulgular nedeniyle henüz kullanılmıyor.

– Oral ya da ağızdan insülinler: Yöntem, insülinin ağız mukozasından emilimi esasına dayanıyor. Ancak özellikle doz titrasyonu konusunda ortaya çıkan sorunlar nedeniyle henüz klinik kullanımı uygulanmıyor.

– İnsülin pompası: Diyabetli bir hastanın insülin tedavisinde, normal insanın fizyolojik insülin salgısını birebir taklit etmesi ve uygulaması hedefleniyor. Bu ihtiyacı karşılamak üzere oluşturulan infüzyon pompası ise ince bir plastik kataterle, cilt altına sürekli insülin veriyor. Pompa, 24 saat boyunca bazal insülini taklit edecek biçimde, düzenli olarak insülin alınmasını sağlıyor. Bu sistemde ayrıca gün boyu bolus insülin yani hastanın yediği karbonhidratlara bağlı olarak artan kan şekerini kontrol etmek için uzaktan kumanda sistemiyle, her öğünde veya ara öğünde hastaya iğne yapmadan insülin vermek de mümkün oluyor. İnsülin pompası insülin kullananlar için birçok avantaj sağlıyor. Klasik insülin tedavisi ile uzun süre içinde Hemoglobin A1C düzeyini 7’nin altına indirmek oldukça zorlaşıyor. Oysa insülin pompası ile hem daha az insülin kullanılıyor hem de fizyoloji taklit edildiği için Hemoglobin A1C’yi normal düzeylerde tutmak daha kolaylaşıyor.Diyabet tedavisinde hedef, hastalığın kesin tedavisi! Yani ilaca gerek olmadan, diyabetli hastaların bütün sorunlarının çözülmesi ve iyileştirilmesi. Bilim adamları da bu hedefin gerçekleşmesi için çalışmalarını yoğun olarak sürdürüyor. Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz, önümüzdeki on yılda diyabetli hastalar için tıbbın getireceği güzel haberler olacağını müjdeleyerek, tedavide umut veren yeni yöntemler hakkında bilgi verdi.

Başa dön tuşu