Acıbadem International Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ekin Altın, nikotin ile birlikte alınan kafeinin daha keyif verici olduğunu belirterek, “Tek başına kafein tüketimi sırasında vücut bu keyfi hatırlayıp, nikotin de almak istiyor. Bu durumda nikotin ve kafeini bırakma zorluğu artıyor. O yüzden sigarayı bırakanların aşırı kafein tüketimini de bırakması gerekiyor” dedi.
Altın yaptığı açıklamada, nikotin ile birleşen kafeinin bağımlılık yapma olasılığının çok daha fazla olduğunu belirterek, bunun en temel sebebinin sosyal alışkanlıklar olduğunu, nikotin ile kafein bir arada alındığı için beyinde birbirini tetikleyen bir bağımlılık zinciri meydana geldiğini ve bu yüzden sigarayı bırakanların aşırı kafein tüketimini de bırakması gerektiğini söyledi.
Altın, Türkiye’de çay ya da kahve tüketiminin çok yaygın olduğunu, tiryakilik şeklindeki bağımlılığın neredeyse sıradan bir durum olarak algılandığını ifade ederek, “Bu içeceklerin içerdiği kafein, tüketimi ne kadar çok olursa olsun, insanlarda bağımlılık oluşabileceğine dair bir fikir uyandırmıyor. Oysaki günde 700 mili gramın üzerinde kafein alımı bağımlılık anlamına geliyor, bu da yaklaşık 2-3 fincan kahve ve 7-8 bardak çaya eşit. Bağımlıların yoksunlukları, ‘kahve içmeden uyanamıyorum’ bahanesiyle başlıyor ve gün içindeki tüm boş vakitler kafeinli içeceklerle dolduruluyor. Gereksinim karşılanamadığında; baş ağrısı, yorgunluk, uykusuzluk ya da uyku hali, konsantrasyon eksikliği, iş gücü kaybı gibi yoksunluk belirtileri ortaya
çıkarken, beraberinde depresyon, ülser başlangıcı ve çarpıntı gibi ciddi sağlık sorunları da gözlenebiliyor” bilgisini verdi.
Kafeinin çocuklar başta olmak üzere tüm yaş gruplarında önemli sağlık sorunlarına davetiye çıkardığının altını çizen Altın, özellikle sigarayı bırakanların kafeini de bırakması gerektiğini, aksi halde vücudun kafeini nikotin gibi algılayabildiğini ve yoksunluk belirtilerini daha da artırdığını kaydetti.
Yüksek dozda kafein tüketimi sonucunda oluşan bağımlılıkta vücudun ihtiyaç duymaya başladığı doz alınamadığında, günlük hayatı olumsuz etkileyen yoksunluk hislerinin baş gösterdiğini anlatan Altın, şu ifadelere yer verdi:
“En yaygın yoksunluk belirtileri baş ağrısı, yorgunluk, halsizlik, uykusuzluk ya da uykulu olma hali, sersemlik hissi ve sık esneme, konsantrasyon, motivasyon ve dikkat eksikliği sebebiyle meydana gelebilecek düşük performans gibi işte karşılaşılabilecek zorluklar, mutsuzluk, can sıkıntısı, tedirginlik gibi huzursuzluk hisleri, üzüntü, halsizlik, endişe, isteksizlik, küskünlük gibi depresyon belirtileri, sinirlilik, düşünsel aktivitede ve hafızada yavaşlamadır. Kafein bağımlılığı, günlük alınan kafein miktarına göre belirlenebildiği gibi, yoksunluk belirtileri de bağımlılıkla ilgili ipuçları veriyor. Günde 700 mili gramdan daha fazla alınan kafein, bağımlılığı işaret ediyor. Kahvenin çeşidine ve gün içinde diğer kafein alımlarına bağlı olarak, günde ortalama 7-8 bardak çay ve 2-3 bardak kahve, 700 mili gramı tamamlamaya yetiyor. 1 bardak demli çayda 40-80 mili gram kafein bulunuyor.”
Altın, özellikle sabahları günlük kafein alımını yüksek tutanlarda kahve içmeden güne başlayamama sorununun gözlendiğini dile getirerek, kahve içmeden uyanamayanların bağımlılık sınırına ulaştığını söyledi.
“Özellikle çocukları hedef alan birçok üründe yüksek miktarda kafein bulunuyor”
Altın, bir an önce kahve alışkanlığını bırakmak ve alternatif içeceklere yönelmek gerektiğine işaret ederek, güne suyla başlamanın çok daha faydalı olduğunu, sabahları taze nane yaprakları ve bir tatlı kaşığı tarçın ile tatlandırılan bir bardak su içildiğinde, vücudun kafeinden çok daha sağlıklı bir şekilde uyandığını ve metabolizmanın çalışmaya başladığını vurguladı.
Bitki çaylarının da güne başlamak için sağlıklı bir alternatif olduğuna dikkat çeken Altın, “Bitki çaylarının uyku getirdiği algısı yanlış. Sakinlik ve rahatlama yaratabiliyorlar ancak uyku ile ilişkili bir probleme yol açmaları söz konusu değil. Bu yüzden sabahları zencefil ya da tarçın gibi bitkilerin çayları ile de güne başlanabilir. Kafein bağımlılığı uykusuzluk problemleri, kalsiyum kaybı, hızlı ve düzensiz kalp atışları, çarpıntı, kan şekerinin ve kolesterolün yükselmesi, mide asidinin aşırı salgılanması sonucu ülser riski, kaygı bozuklukları ve depresyona davetiye çıkarıyor” ifadesini kullandı.
Altın, sigara ile kahve ya da çayın birlikte tüketilmesinin ayrı ayrı tüketilmesine göre daha çabuk ve şiddetli bir bağımlılığa neden olduğuna dikkati çekerek, özellikle sigarayı bıraktıktan sonra aşırı kafein tüketimine devam edenlerde vücudun kafeini nikotin gibi algıladığını ve yoksunluk belirtilerinin daha da arttığını dile getirdi.
Nikotin ile birlikte alınan kafeinin daha keyif verici olduğunu, tek başına kafein tüketimi sırasında vücudun bu keyfi hatırlatıp nikotin de almak istediğini vurgulayan Altın, bu durumda nikotini ve kafeini bırakma zorluğunun arttığını ve sigarayı bırakanların aşırı kafein tüketimini de bırakması gerektiğini kaydetti.
Altın, özellikle çocukları hedef alan birçok üründe yüksek miktarda kafein bulunduğuna vurgu yaparak, tüm gazlı içecekler, enerji içecekleri, içine kakaonun girdiği tatlı, dondurma ve çikolata çeşitlerinin farkına varmadan çocukların kafein almasına sebep olduğunu kaydetti.
Çocukların kafeinin zararlı etkilerine daha duyarlı olduğuna ve daha hızlı bağımlılık kazandıklarını anlatan Altın, yapılan araştırmaların çocukların kafeine yetişkinlerden 3 kat daha duyarlı olduklarını ortaya koyduğunu, çocukların günde içtiği 1 kutu kolanın, 3 fincan kahveye eş değerde olduğunu söyledi.
Altın, gün içinde kafein gereksinimi duyulduğu anlarda su tercih etmenin hem sağlıklı bir alternatif olduğunu hem de kafeinin etkilerinin vücuttan atılmasını hızlandırdığını belirterek, çayın da en az kahve kadar yüksek kafein oranına sahip olduğunu, kahve ve çay tüketimini en aza indirmenin kafein bağımlılığından kurtulmak için ilk koşul olarak görüldüğünü ifade etti.
(AA)