Vücudu fabrika ayarlarına döndürme zamanı

Yazı: Ayşegül Uyanık Örnekal

Üniversite yıllarında yakalandığı ürtiker hastalığı ve ardından ortaya çıkan nefrit nedeniyle sağlık durumu bir hayli bozulan Yeşim Kaya’nın kaliteli yaşama olan tutkusu böyle başladı. Aslında beslenmesine özen gösteren bir ailede yetişmiş olmasına karşın yaşadıkları onu, insanın fabrika ayarlarına dönmesi gerektiği bilincine ulaştırdı. Bu yolda yürürken doğru beslenmenin yanı sıra huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmenin de önemli olduğunu fark eden Kaya, Gastronomissfit adıyla kurduğu merkezde ekibiyle birlikte danışanlarına da bunları öğretmeyi amaçlıyor. Yeşim Kaya ile sağlıklı beslenmenin insan yaşamındaki önemi ve dikkat edilmesi gerekenleri konuştuk.

Sizi sağlıklı yaşamı topluma öğretmeye ne itti?
Bence sağlık popüler bir şey değil, bu şekilde olması da mümkün değil. Bunun için kişinin kendini tanıması gerekiyor. Bu da eğitimle, bilinçlenmeyle, çok okuyup araştırmayla mümkün. Bir insanın hayatında iki şey kendisine ait: Sağlığı ve bilgisi… Bunu da herkesin öğrenmesi gerekiyor.

Merkezin kurulma fikri nasıl ortaya çıktı?
“Diyet yapma, sağlıklı yaşa” sözü benim için önemli. Benim hayatıma hiçbir şey uymadığı için kendimi yeni baştan yaratmam gerektiğini düşündüm. Bu süreçte Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşe Baysal ile görüştüm. Gıda bilimi, diyet gibi konularda uzun yıllar çalıştım. Kendi yeme biçimimi nasıl oluştururum diye düşündüm. Örneğin, patates yemek istiyorum ama bunun birçok farklı yolu var. İçlerinden damak tadıma uyan, keyfimi kaçırmayan, beni sağlıklı kılan seçenekleri bulmak önemli. Dolayısıyla sağlık bilgisiyle mutfağın harmanlanması gerektiğini düşünüyorum. Holistik yaşamla İtalya’da tanıştım. Bu, hücreden evrene bir bütün içinde olduğumuz ve akışı kabul etmemiz anlamına geliyor. Ancak bazen akışı kabul etmiyoruz. Doğanın dışına çıktığımızda da sistem bozuluyor. Bizim gerçeğimiz elektronikle, binalarla bozuldu. Bedenimizin en büyük kısmı bacaklarımız ama yürümeyi sevmiyoruz ve arabalara biniyoruz. Oysa tek bir adımda vücuttaki 200 kas çalışıyor. Bunları unutuyoruz.

Siz danışanlara nasıl yardımcı oluyorsunuz?
Ben menü kreatörlüğü yapıyorum.Danışanlara bir diyet listesi çıkıyor ama bildiğimiz yemek miktarlarına benzemiyor. Her vitamin ve mineralin bir besin değeri var. O insanın hayatına, zevklerine, kaderine, beslenme alışkanlıklarına göre sürdürülebilir ve kişiye özel olması önem taşıyor. Çünkü herkesin beslenmesinin farklı olması gerekiyor. Kendi adıma çok uzun yıllardır iki öğün, zaman zaman da üç öğün besleniyorum. Günlük beş ya da sekiz öğün yenilmesi gerektiği dahi söylendi ama bu herkese göre değişiyor. Çünkü bağırsağın tek bir çalışma biçimi var ve eğer bunu bozduysak suçlu yine biziz.

Süreç nasıl ilerliyor?
Danışanlar, ilk görüşme öncesi yaklaşık 17 sayfalık ayrıntılı bir bilgilendirme formu dolduruyor. Bu sayede sadece kişinin bugününü değil, geçmişini de öğrenme fırsatımız oluyor. Ne yer, nasıl bir ailede yetişmiş, yenilen yemekler, pişirme şekilleri, sağlık öyküsü gibi… Bu bilgiler ışığında oluşan diyet listesi sonucu bu kez menü kreatörü olarak ben devreye giriyorum. Danışanın sadece ne yiyeceği değil, nasıl alışveriş yapacağından hangi yöntemle yemek pişireceğine, buzdolabının hangi rafına ne konulacağına dek birçok şey öğretiliyor. Örneğin; alışveriş yaparken kişisel porsiyonları belirleyip, buna göre paketlemenin önemini anlatıyoruz. Yani 150 gram hayvansal protein yenilecekse bunu istenilen miktarda paketlerse, porsiyonlarda şaşma olmuyor. Bunun için de herkesin mutfağında mutlaka bir terazi olmasını istiyoruz. Öte yandan yanlarında olmadığımızda tüm danışanlarımızla Whatsapp üzerinden sürekli bağlantı kurabiliyoruz. Beraberinde dileyenlere psikolojik destek veriliyor. Çünkü kişiyi belli bir alışkanlıktan çıkararak, bir listeyi uygulamasını istemek doğru değil. Onayol arkadaşlığı da yapıyoruz.

Danışanlarla ne sıklıkla bir araya geliyorsunuz?
Biz her hafta kontrole gelin demiyoruz. Kişi ne zaman gelmek isterse, kendini hazır hissederse o zaman geliyor. Ancak ilk iki hafta tüm öğünlerini bizimle paylaşıyor. Ortalama iki ayın sonunda ise bu hayat biçimini benimsiyorlar. Bir yaşam tarzı haline geliyor.

Bu tür bir anlayışın uygulanmasında diyetisyen dışında ne tür uzmanlıklardan faydalanılıyor?
Psikolog desteği, personal trainer ile çalışma, regresyon, pilates ve psikoteknik dersleri de veriliyor. Kişi kilolarından kurtulup, bedeniyle barışınca kendini geliştirmek de istiyor. Diksiyon dersi ve tabii ki değişen bedenler için stil danışmanı da var. Ayrıca nefes eğitimi de veriliyor.

Sürdürülebilir yaşam tarzı değişikliğinde ilk sonuçlar ne zaman alınıyor?
Bir ayda çok büyük değişiklikler yaşanabiliyor. Çünkü bu tür bir programda danışanlara bir şeyler dikte edilmemeli. Aksine, tüm yönleriyle anlatarak nasıl yapılacağı öğretilmeli… Örneğin; kişinin trigliserid seviyesi yüksekse hem bu duruma hem de beslenme taleplerine uygun bir menü oluşturulmalı. Bu sayede kişi kendini iyi hissederken, söz konusu yaşam tarzını da rahatlıkla sürdürmesi sağlanabiliyor.

Uyguladığınız holistik beslenme programını anlatır mısınız?
Öncelikle bu bir diyet programı değil. Bizim derdimiz bir kişiyi zayıflatmaktan çok onu en doğal ve sağlıklı haline getirmek. Bedenimiz öyle büyük bir mucize ki siz ona gerektiği gibi davranırsanız, o zaten gerekeni yapacaktır. Zayıflamanız gerekiyorsa zayıflar, kilo almanız gerekirse alırsınız. Bence sağlıklı olmak, hasta olmamak değil! Sağlıklı olmak, güne gülerek başlamak, keyifle sohbet etmek, kendini ve insanları sevmek, hayatın her anından tat almak hali… Bu sebeple de sağlıklı ve sürdürülebilir bir sistemi, yaşam boyu kişinin hayatına adapte etmeyi amaçlıyoruz.

* Formsante dergisinden alınmıştır.

Başa dön tuşu