Üç adımda sağlıklı bir yaz

1. CİLDİNİZİ KORUYUN

Dermatoloji Uzmanı A. Deniz Akkaya

Güneşe çıkmak için can atanlardansanız şezlonga uzanmadan önce bu yazıya bir göz atın… Sağlıklı bronzlaşma diye kavram olmadığını öğrenmek sizi hayal kırıklığına uğratabilir ancak uzun vadede sağlıklı olmanın bedeli hiçbir şeyle ölçülemez.

Güneş ışınları daha dik ve yoğun gelmeye başladıkça cilt kanseri hakkında uyarı içeren haberleri, broşürleri, ilanları daha fazla görmeye başladınız. “Abartılıyor” deyip geçmeyin… Güneşin ultraviyole ışınları yaşlanmadan lekelenmeye ve alerjiye kadar olumsuz etkiler yaratıyor; en korkulan etkisi ise kanser gelişimini tetiklemesi. Amerikan Hastanesi’nden Dermatoloji Uzmanı A. Deniz Akkaya, hayat boyu alınan ultraviyole (UV) A ve B toplam miktarı ve özellikle çocukluk çağında geçirilen güneş yanığı sayısı ile erişkin dönemde deri kanseri gelişimi riskinin doğrudan ilişkili olduğunu söylüyor.

Bronzlaşmanın gerçek yüzü

Bronzlaşmanın bir savunma mekanizması olarak, UV etkisi ile derinin çeşitli hücrelerinde oluşan DNA hasarının daha fazla ilerlemesini engellemek amacı ile deriye rengini veren melanin pigmentinin artması ile geliştiğini belirten Dr. Akkaya, “Böylece daha koyu renkli deriden, UV ışınlarının emiliminin bir miktar azalması sağlanıyor. Ancak oluşan bu DNA hasarı, vücut tarafından hiçbir zaman tam olarak tamir edilemiyor ve bu durum kanser gelişimine öncülük ediyor. Dünya Sağlık Örgütü, güneş ve yapay güneş ışınlarını (solaryum, güneş lambaları) karsinojen (kansere neden olan) olarak tanımlıyor” diyor.

Yanıktan korunmak yetmiyor

Dermatoloji Uzmanı Dr. A. Deniz Akkaya, güneşten korunmadaki hedefin sadece güneş yanığı gelişiminden sakınmak olmaması, derinin renk değiştirmesinin de engellenmesi gerektiği konusunda uyarıyor. Bu amaçla alınabilecek fiziksel önlemler arasında, saat 10.00- 16.00 arasında açık alanda bulunmaktan kaçınmak, vücut yüzeyini mümkün olduğunca geniş olarak örten giysi ve şapkalar ile güneş gözlüklerinin kullanılması bulunuyor. Şapkanın ense ve kulakları da örtecek şekilde geniş kenarlıklı olması, giysilerin ise UV geçirmeyen veya UV’yi daha az geçiren koyu renkli, sık dokunmuş keten ve pamuklu kumaşlar veya polyester, likra, polipropilenden yapılmış ince dokulu kumaşlar arasından tercih edilmesi gerekiyor.

SPF 30 yüzde 97 koruyor

Dr. Akkaya, “Güneşten korucu ürünleri seçerken en az SPF 30 ve üzeri, geniş spektrumlu (UVB ve UVA’ya karşı etkili) ve suya dayanıklı olanlar tercih edilmeli. Güneşten koruyucu ürünlerin üzerindeki SPF değeri, UVB’ye karşı koruyuculuğu ifade ediyor. UVA’ya karşı koruyuculuk için yaygın kabul görmüş sayısal bir değer bulunmuyor. SPF 30 özellikli bir ürün, deriye ulaşan UVB’nin yüzde 97’sini bloke edebiliyor” diyor.

D vitamini için 15 dakika yetiyor

Vücutta önemli fonksiyonlara sahip bir hormon-vitamin olan D vitamininin sentezi, deriden UVB ışınlarının emilmesi ile gerçekleşiyor. Teorik olarak güneş koruyucu ürünlerin kullanımı ile deride D vitamini sentezi engelleniyor. Dr. Akkaya, “Sadece yüz ve kolların açıkta kaldığı giysilerle, haftada üç kez, 10-15 dakika süre ile güneş altında kalmak yeterli miktarda D vitamini sentezlenmesine imkan sağlıyor. Bu sürelerin üstünde güneşe maruz kalmakla, daha fazla D vitamini sentezi gerçekleşmiyor. Ayrıca koyu renkli tene sahip veya bronzlaşmış kişilerde UVB deriden geçemediği için D vitamini sentezi yeteri kadar gerçekleşemiyor. Ağızdan günlük D vitamini desteği kullanılması ve D vitamininden zengin gıdaların tüketilmesi, kandaki D vitamini seviyelerinin artmasına katkıda bulunuyor” diyor. Dr. Akkaya, sağlıklı bronzlaşma gibi bir tanımın hiçbir şekilde doğru olmadığı, başta çocuklar ve gençler olmak üzere her yaş grubunun, güneş ışınlarının olumsuz etkilerinden korunması gerektiğinin de altını çiziyor.

3. YÜZERKEN ENFEKSİYON KAPMAYIN

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Birsen Çetin

Bu havalarda kendinizi serin sulara bırakmak gibisi yok ama su yeterince temiz değilse enfeksiyon kapma riskiniz yüksek. Temiz denizlerden ve denetimli havuzlardan şaşmayın.

Sağlıklı bir yaşam için özellikle yaz aylarında bol bol yüzmek öneriliyor. Yüzülen ortamın uygun olmadığı koşullarda ise başta enfeksiyon hastalıkları olmak üzere birçok sağlık sorunu gelişebiliyor. Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Birsen Çetin, tuzlu olması nedeniyle deniz suyunda mikropların yaşamasının daha zor olduğunu belirterek, “Bununla birlikte kirli olduğu düşünülen, yüzeyi köpüklü ve yeşil görünümde olan denizde yüzülmemesi gerekiyor. Havuzlar ise dar bir alanda durağan su içerdiği için kolaylıkla kirleniyor ve mikroorganizmaların yayılmasına daha uygun ortam oluşuyor. Su sirkülasyonu iyi yapılmayan ve sürekli dezenfeksiyon uygulanmayan havuzlar çeşitli enfeksiyonlara davetiye çıkarıyor” diyor.



Göz enfeksiyonlarından idrar yolu enfeksiyonlarına kadar etkiliyor


Kirli denizlerde ve uygun dezenfeksiyon yapılmayan havuzlarda Rekreasyonel Su Hastalıkları (RSH) adı verilen enfeksiyon hastalıkları oluşuyor. RSH; gastrointestinal sistem, üst solunum yolu ve üriner sistem enfeksiyonları, kulak, göz, cilt ve genital enfeksiyonlar gibi hastalıkları içeriyor. Hepatit A ve E, Weil hastalığı, tifo, ishal, gözde konjonktivit, dış kulak yolu ve burun iltihabı, sinüzit, mantar, uçuk virüsü enfeksiyonları bu tür hastalıklar arasında yer alıyor. Doç. Dr. Çetin, “Sık görülen ve özellikle çocukluk çağında ağız yoluyla bulaşan Hepatit A, suların dışkıyla kirlenmesi nedeniyle aşılı olmayan veya bu hastalığı geçirmemiş kişileri enfekte ediyor. Kadınlarda da sık idrara çıkma, idrar yaparken ağrı ve yanma yakınmalarına bazen ateşin de eşlik ettiği idrar yolu enfeksiyonlarında artış görülüyor” diyor.GÜNEŞ KORUYUCU UYGULAMANIN  PÜF NOKTALARI

Dermatoloji Uzmanı Dr. A. Deniz Akkaya, güneş koruyucu kremlerin doğru kullanımı için adımları şöyle sıralıyor:

• Kıyafetlerin örtmediği alanlara, kulakları ve saçlı deriyi de atlamadan, güneşe çıkmadan 15 dakika önce sürün.

• Uygulamayı her iki saatte bir tekrarlayın.

• Yüz için yarım çay kaşığı, vücut için 30 g krem kullanın.

• Ürünlerin üzerinde yazan “su geçirmez”, “tüm gün koruma”, “terlemeye dayanıklı” gibi ifadeleri çok ciddiye almayın.

• Uygulamayı yüzme, kurulanma ve terleme sonrası da tekrarlayın.

• Güneş koruyucu ürünlerin güneş altında daha fazla zaman geçirmek için değil, güneşe maruziyet kaçınılmaz olduğunda, deriyi korumak amacıyla kullanıldığını unutmayın.

2. SAĞLIKLI BESLENİN

Diyetisyen  Ayça Ilıca Murat

Yaz aylarında da üç ana üç ara öğün düzenine devam edin ve yeterli sıvı almayı ihmal etmeyin.

Yükselen hava sıcaklıkları ile deniz sezonunun açılması birtakım sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Denize girmeye çok az bir zaman kala forma girmek için yapılan şok diyetlerin yarattığı sorunların yanı sıra sıcak havada kolay bozulan besinler de gıda zehirlenmelerine yol açabiliyor.  Amerikan Hastanesi’nden Diyetisyen Ayça Ilıca Murat, “Hava sıcaklığının artmasıyla beslenmemizde yaptığımız olumsuz değişiklikler ve düzensizlikler artan vücut ısısı, buna eklenen yüksek nemle birleşip öncelikle tansiyon ve kalp hastalarını, daha sonra diyabet, böbrek hastalarını, yaşlıları, gebeleri ve çocukları olumsuz etkiliyor” diyor.



Sıvı kaybına izin vermeyin


Beslenmede mevsimsel değişiklikler yapılmaması, yaşamın her döneminde yeterli ve dengeli beslenmenin esas kabul edilmesi gerektiğini belirten Diyetisyen Murat, “Günlük yiyecekler her zaman üç ana ve üç ara öğün halinde tüketilmeli. Her öğünde karbonhidrat, protein ve yağ alınmalı, posa eksik edilmemeli. Sıcaklığın artmasıyla birlikte ter yoluyla çok fazla su ve mineral kaybı oluyor. Yetersiz sıvı alımı sonucunda ise bulantı, baş dönmesi, bayılma belirtileri ortaya çıkıyor. Bu nedenle kış aylarına göre su tüketme miktarını artırmak gerekiyor” diyor. Gün içerisinde tüketilecek 2,5-3 litre sıvı, terleme yoluyla kaybedilen vücut suyunun yerine konulması için yeterli oluyor. Bu sıvının yarısının su, kalanının ise kaybedilen minerallerin yerine konulması ve elektrolit dengesinin düzenlenmesi için maden suyu olması öneriliyor.

Tatlı yerine meyve

Günlük enerjimizin yarısından fazlasını karbonhidrattan sağlıyoruz, ancak bu karbonhidratın saflaştırılmış yani posasından ayrılmamış ve yağla işlem görmemiş olmasına özen göstermek gerekiyor. Diyetisyen Ayça Ilıca Murat, hem bağırsak sistemimiz için faydalı hem de kan şekerimizi dengede tutacak yaz meyveleri, posadan zengin tam buğday unuyla yapılmış veya çavdar kullanılmış ürünlerin tercih edilmesi gerektiğini söylüyor.

Sofralar rengarenk olsun

Yaz sebzeleri olan kabak, patlıcan, taze fasulye, enginar; yaz meyveleri olan çilek, kiraz, kavun, karpuz, üzüm, incirin vitamin ve mineral deposu olduğunu belirten Diyetisyen Murat, “Lif içerikleri de yüksek olan bu meyvelerin tüketiminde aşırıya kaçılmamalı, gün içerisine dağıtarak ve mutlaka porsiyon hesabı yaparak yenilmeli. Aksi takdirde özellikle potasyum ve kan şekeri yüksek seyreden kişilerde olumsuz sonuçlar görülebilir” uyarısında bulunuyor.



Mangal keyfinde aşırıya kaçmayın


Yaz aylarının gelmesiyle açılan mangal mevsimi et ve et ürünlerinin fazla tüketilmesine neden olabiliyor. Diyetisyen Murat, “Kırmızı et, yağ içeriğinin yüksek olması nedeniyle özellikle kalp ve damar hastalarının kısıtlı tüketmesi gereken bir gıda. Ancak bu durum beyaz etin daha fazla yenmesi anlamına da gelmiyor. Porsiyon miktarına dikkat edilmeli; tavuk ve balık bile olsa mutlaka derisinin ayrılmış, yağlarının temizlenmiş olmasına özen gösterilmeli. Pişirme yöntemi olarak ızgara, haşlama, buğulama ve fırın tercih edilmeli. Yapılan araştırmalar yüksek ısıda kısa sürede pişirilen etlerin kansere zemin hazırladığını gösteriyor. Etlerin ateşten en az 15 cm yukarıda pişirilmesi gerekiyor” diyor.

Gıdalar çabuk bozuluyor

Yüksek hava sıcaklığının getirdiği bir diğer risk ise açıkta satılan ya da sunulan yiyeceklerin çabuk bozularak besin zehirlenmelerine neden olması. Gıda üreticilerinin ve satıcılarının potansiyel tehlikeli olan yumurta, et ve et ürünleri ile süt ve süt ürünlerini hijyen kuralları paralelinde soğuk zinciri kırmadan tüketiciye ulaştırması; tüketicinin de gıdaları etiketlerinde belirtilen koşullarda saklaması gerekiyor. Dondurucudan çıkarılan gıdaların buzdolabının soğuk kısmında çözülmesini beklemek, çözülmüş gıdaların tekrar dondurulmasından kesinlikle kaçınmak, dondurma gibi donmuş halde satın alınan gıdaların çözülmüş olup olmadığını kontrol etmek önem taşıyor. Çocuklarda gözüken ishallerin nedeninin iyi yıkanmamış sebze ve meyve tüketimi olduğunu belirten Diyetisyen Murat, meyve-sebzelerin akan suyun altında temizliğinden emin olunana kadar yıkanmasını öneriyor.

DENİZ VE HAVUZDAN BULAŞAN HASTALIKLARDAN KORUNMAK İÇİN

• Kanalizasyon karışan alanlara yakın bölgelerde ve şiddetli yağmurlardan sonra denize girmeyin.

• Deniz ve havuz suyunu yutmamak için suya atlarken burnunuzu tıkayın.

• Dışkıda bulunan mikroorganizmaların yayılmasına neden olabileceğinden ishali olan kişilerin ve özellikle bez kullanan çocukların havuza girmemesi gerektiğini unutmayın.

• Yüzmeden önce ve sonra duş alın.

• Ciltte sıyrık ve kesik alanları varsa, yüzme sonrasında temiz su ve sabunla temizleyin.

• Tuvalet kullanımından ve çocuk bezini değiştirdikten sonra ellerinizi mutlaka yıkayın.

• Göz enfeksiyonlarını önlemek için gözlük veya maske, kulak enfeksiyonlarını önlemek için kulak tıkaçları kullanın.

• Genital mantar enfeksiyonlarından korunmak için yüzmeden sonra ıslak mayonun vücutta uzun süre kalmamasına dikkat edin.

• Mikrobiyolojik, kimyasal ve fiziksel analizlerin düzenli olarak yapıldığı, hijyen kurallarının tam olarak uygulandığı havuzları tercih edin.

Başa dön tuşu