Türkiye’de her 3 kişiden biri hipertansiyon hastası

Hipertansiyon, sadece kan basıncı yüksekliği olarak görülmemesi gereken aslında insan hayatını tehdit eden önemli bir sağlık problemidir. Tedavi edilmediği takdirde beyin, kalp, böbrek, damar ve göz başta olmak üzere pek çok organda kalıcı hasara yol açabilir. Hipertansiyon gelişiminde hem genetik faktörler hem de yaşam şeklimizin ve beslenmemizin çok etkisi var. Özellikle çocukluk ve hatta bebeklik dönemindeki beslenme, hipertansiyon gelişimine neden olabiliyor. Yapılan araştırmalar, çocukları ve bebekleri hayatlarının erken döneminden itibaren doğru beslemenin ileri yaşlarda hipertansiyon gelişimini ciddi oranlarda azaltacağını hatta engelleyebileceğini gösteriyor.

Hipertansiyon erişkinlerde 18 yaşından itibaren her yaş grubunda gelişebilir diyen Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu şunları söyledi: “Yaşla beraber kan basıncının artması beklenen bir bulgudur ama yine de yaşlıların hipertansif olması normal bir olay değildir. Damar sertliği (ateroskleroz) ile beraber hipertansiyonun sıklığında da artış vardır. Damar sertliği hipertansiyona neden olduğu gibi, hipertansiyon aslında damar sertliğinin başta gelen nedenlerinden biridir.

Aile öyküsü önemli

Bir kişinin aile öyküsünde hipertansiyon varsa, yani anne, baba, kardeşleri veya yakın derece akrabalarında varsa, kendisinde hipertansiyonun gelişmesi daha kuvvetle muhtemel oluyor. Bu yüzden de bu kişinin hipertansiyon olup olmadığını kontrol etmek için kan basıncı ölçümü yaptırması gerekiyor. Kan basıncının en az 2 farklı günde 140/90 mmHg ve üzerinde çıkmasını hipertansiyon olarak kabul ediyoruz. Üstelik kan basıncı normal bile çıksa ailesinde hipertansiyon olanlar her yıl bu ölçümü tekrar ettirmeli. Çünkü kişi, çoğu kez tansiyonunun yükseldiğini fark etmiyor, yani sinsi bir hastalık. Aslında kan basıncının yeni yükseldiği dönemlerde baş ve ense ağrısı (özellikle sabah kalktığında ense ağrısı şeklinde), kulaklarda uğuldama, çarpıntı veya yorgunluk hissi gibi bulgular olabiliyor. Ama zaman içinde vücut bunları hissetmemeye başlıyor ve kan basıncı çok yükselse de bunu fark etmeyebiliyor.  

Hipertansiyonlu hastaların yaşam tarzı hakkında bilgi veren TKD Üyesi ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu: “Sizde hipertansiyon yoksa ama yaygın olarak hipertansiyonun olduğu bir ailenin bireyiyseniz hipertansiyon gelişmemesi için yaşam koşullarını ona göre ayarlamanız gerek. Tuzsuz veya az tuzlu beslenme, her gün en az 30 dakika tempolu yürüyüş, spor faaliyetinde bulunmak, standardın üstünde hareketli bir yaşam sürmek, diğer kalp ve damar hastalıklarını çağıran risk faktörleri ile mücadele etmek, kolesterolü düşük tutmak, şeker hastalığına yakalanmamaya çalışmak, karbonhidrat ve şeker tüketimini mümkün olduğunca az tutmak ve stresten mümkün olduğunca az etkilenmeye çalışmak hipertansiyon gelişmesini istemiyorsak büyük önem taşıyor.”

 

Kadınlarda hipertansiyon hem daha sık hem daha problemli

“Şeker hastalığı olanlar ve böbrek hastaları hipertansiyon gelişimi açısından risk gruplarının başında geliyor. Kadınlarda menopoza girerken tansiyon ciddi şekilde yükselebiliyor ve bazı kullanılan menopoz ilaçları da bunu kolaylaştırabiliyor. Gebelik yine hipertansiyonun tetiklendiği bir dönem. Gebelere bu dönemde kadın doğum uzmanlarının kontrolü altında olmalarını, tuz tüketimini az tutmalarını, hareketli olmalarını öneriyoruz. Zaten, hipertansiyon, kadınlarda hem daha sık hem de daha problemli seyredebiliyor, dikkatli olmak gerekli. Obezite dediğimiz şişman hastalar da kan basıncı yükselmesine daha duyarlılar, hipertansiyon riskleri her zaman var” dedi.

 

Önlem alınmazsa, nasıl bir tehlike hastayı bekliyor?


“Kan basıncının aniden aşırı yükselmesi beyin kanamasına, inmeye yol açabiliyor. Ani kan basıncı yüksekliği kişiyi hızlı bir şekilde kalp yetmezliğine sokabiliyor veya aort damarında ani bir yırtık geliştirebiliyor. Onun dışında kronik yani uzun dönem hipertansiyon ise kalpte hipertrofi denilen kalınlaşmayı meydana getiriyor, kalbin esnekliğini bozuyor. Bu da zaman içerisinde kalp yetmezliğine sebep oluyor” diyen Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu böbrekler ve kalp üzerindeki etkiyi şöyle özetledi: “Öteki taraftan, yüksek kan basıncının etkisi ile zaman içerisinde böbrek bozuluyor. Kişi böbrek yetmezliğinden dolayı diyaliz hastası adayı haline gelebiliyor. Kronik hipertansiyon, kalp krizlerini de kolaylaştırıyor. Ama hepsinden önemlisi, bütün vücudumuzun damar içini döşeyen endotel tabakasının koruyucu işlevi kan basıncının yüksek olduğu zamanlarda bozuluyor. Bu yine damarın korunmasını engellediği ve damar içi çeperinin bütünlüğünü bozduğu için oradan kolesterol taneciklerinin içeri girmesini ve damar sertliği, damarda plak gelişmesini kolaylaştırıyor. Bu kalp damarındaysa kalp krizi, beyin damarındaysa inme veya kanama ve de göz damarındaysa görme kaybıyla karşımıza çıkabiliyor.”

Hangi hekime başvurmalı?

“Aile hekimleri, hipertansif bir hastanın teşhisini ve tedavisini sağlayacak donanıma sahipler. Türkiye’de yaklaşık her 3 kişiden biri hipertansiyon hastası. Bu çok büyük bir sayı olduğu için aile hekimlerinin bu hizmeti üstlenmesi gerekiyor. Aile hekimleri dışında kardiyologlar, nefrologlar ve dahiliye uzmanları hipertansiyonla ilgili branşlar. Eğer nörolojik bir komplikasyon geliştiyse nöroloji uzmanları da bununla ilgileniyor ama birinci basamak olarak değil.”

 

Hipertansiyon hastaları nelere dikkat etmeli?


    1.    Tansiyon ilaçlarını doğru ve düzenli kullanın.

    2.    Tansiyon ilacınızı, doktorunuzun belirttiği saatte tansiyonunuzu ölçmeden alın.

    3.    İlaçlarınız kendi kafanıza göre kesmeyin.

    4.    Düzenli olarak tansiyonunuzu ölçün (haftada 2-3 kez).

    5.    Yılda bir kez mutlaka doktora gidip kalbinizi, gözlerinizi ve böbreklerinizi kontrol ettirin.

    6.    Doktorunuz dışında kişilerin önerdikleri ilaçları kesinlikle kullanmayın.

    7.    Piyasada satılan ve “bitkisel” olduğu söylenen ilaç vb maddeleri doktorunuza sormadan içmeyin.

    8.    Ağrı kesicilerden uzak durun.

    9.    Yürüyüş yapın (haftada en az 3 gün en az 30’ar dakika tempolu yürüyüş).

    10.    Tuzu azaltın (sofradan tuzluğu kaldırın, yemeklerdeki tuz miktarını azaltın).

    11.    Sigaradan uzak durun.

    12.    Karın yağlarından kurtulun, fazla kilolarınızı verin.

    13.    Yaşantınızdaki stresleri azaltmaya çalışın.

Başa dön tuşu