Tüberküloz hastalığı, insanlarla iç içe yaşayıp giden ve varlığını her daim sürdürebilen bir hastalık olmakla birlikte günümüzde hala geçerliliğini yitirmiş değil. Toplum sağlığını ileri derecede tehdit eden hastalığın mikrobu, vücut savunmasından saklanıp yıllarca vücutta belirti vermeden kalabiliyor. 24 Mart Dünya Tüberküloz Günü’nde Hisar Intercontinental Hospital Göğüs Hastalıkları Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Serhat Fındık hakkında bilgi verdi.
Eşya veya yiyecek yoluyla bulaştırıcı özelliği taşımıyor
Solunum yollarıyla bulaşan hastalıkta; öksürmek, hapşırmak gibi etkenlerle solunum yollarına yerleşerek, buradaki mikropların havada asılı kalması ve aynı ortamdaki insanların da vücuduna bu mikrobu alması tüberküloz hastalığına yol açabilmektedir. Yiyecek ve özel eşya ile kişiden kişiye bulaşma özelliğine sahip değildir.
Kimler risk altında
Vücut bağışıklık sistemi düşük olanlar, 2 yaşın altındaki bebekler, 65 yaş üstü kişiler, kalp hastaları, karaciğer ve akciğer hastaları, sosyo-ekonomik imkanları yeterli olmayan kişiler, kanser tedavisi görmekte olan kişiler, beslenme düzenine dikkat etmeyen, alkol ve sigara kullanan kişilerde tüberküloz görülme sıklığı oldukça fazladır.
Eğer vücut direnciniz düşükse…
Tüberküloz mikrobunu taşıyan insanların yüzde 10’unun hastalık meydana gelebiliyor. Tüberküloz mikrobu ilk olarak solunum yoluyla geçtiği için kişinin vücudunda ilk olarak akciğerlere yerleşir. Eğer vücutta bağışıklık sistemi ile ilgili bir problem yoksa vücut bu mikrobunu hapseder. Fakat bağışıklık sistemi zayıflandığında bulunduğu bölgede çoğalarak vücuttaki tüm organlara yayılarak hastalık yapma potansiyeli yükselir. Tüberküloz beyin dahil bütün organlarda görülebilmektedir.
Gözde görme, beyinde denge kaybı yaratabilir
Tüberküloz mikrobu çok yavaş çoğalan bir mikrop. Belirtileri de mikrobu gibi yavaş ve sinsice kendini gösteren hastalıkta; gece aşırı derecede terleme, iştahsızlık, bitkinlik, halsizlik, aşırı kilo kaybı ve akciğerlerde görülüyorsa öksürük, kanlı balgam, ateş, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi belirtiler hastalığın habercisi olabiliyor. Gözlerde görülüyorsa ağrı ve görme kaybı, beyine yerleştiğindeyse baş ağrısı ve denge kayıpları görülebilmektedir. Hastalık hemen hemen her organda görülebilir. Omurgada, kemiklerde, böbreklerde, karaciğerde ve sindirim sisteminde de oluşabilir.
Aşı vücutta oluşabilecek hasarlara karşı koruyor
Günümüz şartlarında tüberküloz mikrobundan kesin olarak korunmamız mümkün değildir. Aşı yöntemi ile de tüberküloz mikrobundan kesin olarak korunulamayacağı gibi vücuda girmesi de engellenemez. Aşı yöntemi tüberküloz mikrobuna karşı bağışıklık sistemini hazır hale getirerek vücudu güçlü tutar. Tüberküloz aşısı vücuda giren mikrobun ilerlemesini ve tutulduğu bölgede vereceği hasarın en aza indirgenmesini sağlamaktadır. Özellikle beyin ve sinir sistemi gibi kritik noktalarda oluşan tüberkülozun vereceği kalıcı hasarın önlenebilmesi büyük bir önem taşımaktadır.
Kesin tanı yapılacak olan testlerle konuluyor
Tüberküloz aşısı kişiyi hastalık oluşturma riskinden koruyor. Ülkemizde tüberküloz aşısı yenidoğan dönemi, çocukluk dönemi bir de askerlik döneminde yapılıyor. Tüberküloz hastalığının tanısında ilk olarak; akciğer grafisi ve kan tahlilleri yapılmaktadır. Hastalığın kesin tanısı balgam incelemesi ile konulur. Doğru tanı için, balgamda verem mikrobunun gösterilmesi önemlidir. Bunun için mikroskobik muayene ve kültür testi yapılmalıdır. Çocuklarda ise bu yöntem değişebilmektedir. Çocuklarda balgam çıkaramadığı teşhis yöntemi için mide suyu örneği alınıyor veya bronkoskopi ile akciğerlere girilip örnek alınarak araştırma yapılabilmektedir.
Tedavide kişi iki hafta boyunca potansiyel bulaştırıcı özelliği taşıyor
Kişi solunum sistemi yani akciğer tüberkülozu ise genel prensip olarak ilk iki hafta özel ve izole odalarda hastanede yatırılması önem taşımaktadır. Tedaviye başlanıldığı ilk iki hafta boyunca kişi bulaştırıcı özelliği taşımaktadır. Bu yüzden kişinin tedaviye başladığında bulaştırma riskinin ortadan kaldırılması için hastaneye yatırılması tavsiye edilir. Tüberküloz hastalığında tedavi, yüksek oranlarda başarı göstermektedir. Tedavi süresi en az 6 aydır. Hastanede görülen tedavisi sürecinden sonra, verem savaş dispanserleri tarafından da tedaviler çok sıkı ve düzenli bir şekilde takip edilmektedir. Hasta ile yakın temastaki kişilerin de sağlık taramasından geçirilmesi önem taşımaktadır.
Şeker hastalığında düşen vücut direnci verem hastalığına zemin hazırlayabiliyor
Beslenme her hastalıkta olduğu gibi tüberküloz hastalığında da önem taşımaktadır. Beslenme düzelmeden tüberkülozun tedavi edilmesi mümkün değildir. Özellikle D vitamininden zengin besinlerle beslenilmeye özen gösterilmelidir. Kişide şeker hastalığı varsa mutlaka yeme içme düzenine dikkat edip, insülin seviyesini normale düzeye indirgemelidir. Alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durulması, tedaviye uyum gösterilmesi, ilaçların düzenli kullanılması, uyku düzenine dikkat edilmesi ve kontrollerin düzenli bir şekilde aksatılmaması tüberküloz tedavisi sonrası dönemi için dikkat edilmesini gerektiren kuralları içermektedir.