Amerikan Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, meme kanserinde tedavi yollarını ve tedavideki son gelişmeleri anlattı.
RİSK FAKTÖRLERİ NELER?
Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserine yol açan risk faktörleri arasında, birinci derecedeki yakınlarında (anne, kız, kız kardeş) meme kanseri bulunması ve erken yaşta adet görmek, ileri yaşta adetten kesilmek (geç menopoz), aşırı kilo almak, menopozda kontrolsüz hormon kullanmak gibi hormonal faktörler yer alıyor.
TANI NASIL KONUYOR?
Meme kanserinin erken tanınması, şifa şansını artırıyor. Meme kanseri için tarama mamografisi çekilmesine 40 yaşından itibaren başlanması öneriliyor. Düzenli mamografi çektiren kişilerde daha memede kitle belirmeden önce kanser tanısı konulabiliyor. Yüksek riskli hastalarda, mamografiye ek olarak meme ultrasonografisi ve MR (magnetik rezonans) ile görüntüleme de öneriliyor. Yeni kullanılmaya başlanan “tomosentez” ile görüntüleme sayesinde görünürlük artıyor, lezyon lokalizasyonu daha iyi yapılıyor.
MEME KANSERİNDE TEDAVİ NASIL PLANLANIYOR?
Günümüzde, bazı özel durumlar dışında, memenin yalnızca sınırlı bir bölümü çıkartılıyor ve koltuk altına da eskisi kadar geniş bir girişim yapılmıyor. Tümörün büyük olduğu, meme başında içeri çekilmeye, meme cildinde şekil ve renk değişikliğine, iltihabi belirtilere yol açtığı durumlarda ise cerrahi girişim öncesinde kemoterapi uygulanarak, tümör küçültülüyor. Hormona duyarlı tümörlerde, hastanın yaşı ve mevcut diğer hastalıkları dikkate alınarak, tümör küçültme işlemi hormon tedavisi ile uygulanabiliyor. Prof. Dr. Nil Molinas Mandel, son yıllarda hedefli tedaviler eşliğinde yapılan uygulamalarla tümörün tamamen gerileyebileceğinin gösterildiğini söylüyor. Hastalık başka organlara sıçramışsa, yani metastaz yapmışsa, cerrahi uygulamadan vazgeçilerek, sistemik tedavi ve gerektiğinde de radyoterapi uygulanması öneriliyor.
Prof. Dr. Mandel, “Meme kanserinin sistemik bir hastalık olduğu, tanı anında bile mikrometastazların var olduğu kabul edilir. Bu nedenle, son 30 yıldır, erken evre meme kanserinin cerrahi tedavisine ek olarak, mikroskopik metastazları yok etmeye hedefleyerek yapılan koruyucu (adjuvan) kemoterapi ve hormonoterapi ile hem hastalıksız sağkalım ve hem de genel sağkalım oranlarında belirgin artış sağlandı” diyor.
Meme kanserinin tedavisine yakın zamanda biyolojik tedavi de eklendiğini belirten Prof. Dr. Mandel, “Daha yakın zamanlarda ise, tümörün gen profiline bakılarak, hastalığın risk belirlemesi daha ayrıntılı bir şekilde ortaya konuluyor. Bu yöntemle, koruyucu tedavi gereksinimi olan grupların daha net bir şekilde belirlenmesine çalışılıyor. Bu yöntem, adjuvan tedavi konusunda kararsız kalınan olguları yönlendirmek için, hekimlere önemli bir destek sağlıyor” diyor.
TAZE GIDADAN ŞAŞMAYIN
Kanserli hastanın tedavi süresince, kilo almayacak şekilde ve dengeli beslenmesi, özellikle iyice yıkanmış, mümkünse kabukları soyulmuş taze meyve ve sebzelerin tüketilmesi önerildiğini belirten Prof. Dr. Mandel, “Dengeli beslenme deyince, protein, karbonhidrat ve yağların belli oranlarda alınması, mümkün olduğu kadar bitkisel yağların ve bitkisel proteinlerin tüketilmesi anlaşılmalı. Ayrıca düzenli bedensel aktivitenin sağlanması ve spor yapılması öneriliyor.”
GELİŞMELER SEVİNDİRİYOR
Günümüzde, moleküler onkolojideki gelişmelerin ışığı altında, görülme sıklığı artan meme kanserinin koruyucu tedavisinde oldukça önemli adımlar atıldığını belirten Prof. Dr. Nil Molinas Mandel şunları söylüyor: “Hedefe yönelik tedavilerin ve yeni teknolojilerin gelişmesiyle beraber, meme kanserinin tedavisi çok daha başarılı hale geliyor. Ancak metastaz yapmış bir meme kanserinin, kronik hastalıklar gibi ele alınmakta olduğunun, tedavinin süreklilik gerektirdiğinin de bilincinde olmak gerekiyor.”
JİNEKOLOJİK KONTROLÜ İHMAL ETMEYİN
Kemoterapisi tamamlanan hastalar arasında, hormon reseptörleri taşıyanlara, kemoterapi bittikten sonra hormon tedavisi öneriliyor. Menopoza girmemiş olan hastalara beş yıl süreyle, bir selektif antiestrojen veriliyor. Ayrıca 40 yaşın altında olan kadınlara en az iki yıl süreyle, yumurtalık fonksiyonlarını geçici olarak durduracak ilaçlar kullanılıyor. Menopozdaki hastalara aromataz inhibitörü başlığı altında, farklı bir antiestrojen tedavi seçeneği de sunuluyor. Bu ilaçların kullanılması sırasında jinekolojik muayenelerinin düzenli olarak yapılması, osteoporoz yönünden hastaların yıllık olarak kontrol edilmesi ve özellikle aromataz inhibitörü kullananlarda serum kolesterol düzeylerinin takibi gerekiyor.
KADINLARIN BELLİ ARALIKLARLA MEMELERİNİ KONTROL ETMELERİ, MEME KANSERİNİ İLERİ AŞAMALARA ULAŞMADAN FARK ETMENİN VE KOLAY TEDAVİYE BAŞLANGICIN İLK ADIMINI OLUŞTURUYOR.