Meme kanseri önlenebilir mi? Meme kanserinin evreleri nelerdir? Meme kontrolü nasıl yapılır?

Kanser hastalığına yakalanan her 4 kadından 1’inin meme kanserine yakalandığı biliniyor. Meme kanseri pek çok kadın için risk oluştururken meme kanserinden korunmak ve önceden alınan önlemlerle risk oranını azaltmak ise büyük önem taşıyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nda, Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Eda Tanrıkulu Şimşek’e, meme kanseri hakkında detaylı sorular sorduk. 

MEME KANSERİNİN EVRELERİ NELERDİR? 

Meme kanseri, meme dokusunda yer alan bir grup hücrede meydana gelen değişiklikler sonucunda, o hücre grubunun kontrolsüz büyümesi ve çoğalması nedeniyle oluşan bir hastalıktır. Bu kontrolsüz büyüyüp çoğalan hücreler, tedavi edilmedikleri takdirde, meme içerisinde ilk başladıkları alandan çıkıp, koltuk altı lenf bezelerine (lenf nodlarına) oradan da uzak organlara dağılıp, o organların fonksiyonlarını bozma kapasitesine sahiptir.

Evreleri kabaca anlatmak gerekirse, tümör sadece meme dokusunda sınırlıysa ya da koltuk altı lenf nodlarında çok az miktarda tutulum varsa erken evre;

  • Tümör koltuk altı lenf nodlarında çok sayıda tutulum yapmış ya da bulunduğu bölgede çok büyüyerek meme cildi ya da göğüs duvarında tutulum yaptıysa lokal ileri evre (bölgesel ilerlemiş) ve son olarak
  • Kemik,
  • Karaciğer,
  • Akciğer gibi uzak organlara ulaştıysa ileri evre hastalıktan bahsediyoruz.

 

MEME KANSERİ EVRELERİNİN BELİRTİLERİ

Erken evre hastalıkta hiçbir belirti olmayabilir. Bu nedenle erken teşhis amacıyla 40 yaşından sonra her kadının senelik mammografi kontrollerini yaptırmasını öneriyoruz. Böylece henüz hiçbir belirti ortaya çıkmadan, çok küçük boyuttaki tümörleri yakalamamız mümkün olabiliyor.

Meme kanseri tanısı almış bir kadının en sık başvuru nedeni memede ele gelen bir kitlenin olmasıdır. Meme başından kanlı akıntılar başta olmak üzere akıntı, meme başında meydana gelen pullanma, egzama benzeri görüntüler altta yatan bir meme kanserinin habercisi olabilir. Bu tür semptomların varlığında vakit kaybedilmeden hemen bir hekime başvurulması yine tümörün erken evrede yakalanma şansını artırır. Şayet tümör lokal ileri evreye ulaştıysa bu durumda meme cildinde çekinti gibi değişiklikler, portakal kabuğu gibi ödemli bir görünüm; koltuk altında büyük-sert lenf nodlarına bağlı kitleler gelişebilir.

Hastalığın ileri evrede olduğu durumlarda ise, hastalığın ulaştığı organa bağlı olarak;

  • Sırt
  • Boyun
  • Bel ağrıları,
  • Nefes darlığı,
  • Karın ağrısı,
  • Baş ağrısı,
  • Sarılık gibi semptomlar görülebilir.

MEME KANSERİ TÜRLERİ NELERDİR? 

Meme kanseri patolojik inceleme yoluyla belirlenen moleküler özelliklerine bağlı olarak alt tiplere ayrılır. Temel olarak luminal A, luminal B, Her2 pozitif ve üçlü negatif meme kanseri tipleri bulunmaktadır. Bu alt tipler hastalığın seyrinin ne şekilde olacağı, tekrarlama riskinin seviyesi, hangi tedavilerin yapılmasının daha uygun olacağı gibi önemli değerlendirmeleri yapmamızı sağlar.

RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR? KİMLERDE GÖRÜLME OLASILIĞI YÜKSEKTİR? 

Meme kanseri riskini arttırdığı düşünülen pek çok risk faktörü mevcuttur. Bunların varlığında mutlaka meme kanseri ortaya çıkacak diye bir kural olmasa da sağlıklı insanlara göre riski arttırdığını bildiğimiz faktörlerdir.

GENETİK OLGULAR ÖNEM TAŞIR MI?

Meme kanseri gelişme riskinin en yüksek olduğu durum, aileden aktarılarak meme kanseri gelişimine eğilim yarattığını bildiğimiz genlerin kişide var olmasıdır. BRCA1 ve BRCA2 adı verilen genler başta olmak üzere bu alanda tanımlanmış pek çok gen mevcuttur. Bu genlere sahip olunmayan durumlarda ise, bir kadının yaşamı boyunca maruz kaldığı östrojen süresinin uzamasına neden olan, erken yaşta adet görmek, geç menopoza girmek, hiç doğum yapmamış olmak, emzirmemek başlıca risk faktörleridir. Bunların yanında sigara içmek, hareketsiz bir yaşama sahip olmak, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, obezite ve daha önce başka bir nedenden dolayı göğüs duvarına radyoterapi alınmış olması diğer risk faktörleri arasındadır. Ancak günümüzde bu çevresel risk faktörlerinin bir ya da birkaçına pek çok kadın sahip olmakla birlikte, çoğunun meme kanseri geliştirmediğini de unutmamak gerekir. Tersine hiçbir risk faktörüne sahip olmayan kadınların da meme kanserine yakalanabildiğini biliyoruz. Dolayısıyla düzenli kontrollerin ihmal edilmemesi gerekir.

KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALI? 

Meme kanserinden korunmanın, ne yazık ki kesin bir yolu yok. Ancak riski düşürmek elbette mümkün. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları edinme, örneğin Akdeniz tipi diyet dediğimiz yeşil yapraklı bitkileri, lif oranı yüksek gıdaları bol bol tüketmek, zeytinyağını tercih etmek, sebze-meyveleri mevsiminde tüketmek, katkı maddeli paketlenmiş gıdalardan uzak durmak önemli. Bu sayede önemli bir risk faktörü olan obeziteden korunmak da mümkün olacaktır. Düzenli egzersiz yapmak, sigaradan uzak durmak risk azaltıcı diğer önemli noktalardır.

KONTROLLER NE SIKLIKLA OLMALI? 

Aile öyküsü gibi özellikli bir durumu olmayan, standart riske sahip her kadının 40 yaşından sonra yılda bir kez düzenli doktor muayenesi ve radyolojik tetkikleri yapılmalı. Ailesinde meme kanseri olanlar daha erken yaşta kontrollere başlamalı. Aile öyküsündeki kanser yüküne ya da bilinen meme kanseri ilişkili genin hangisi olduğuna göre önereceğimiz tarama programını ve koruyucu önlemleri kişiye özel belirliyoruz.

TEŞHİS VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ NELERDİR? 

Meme kanseri tanısında en sık kullanılan radyolojik görüntüleme yöntemleri mamografi ve meme ultrasonografisidir. Gerekli durumlarda magnetik rezonans (MR) görüntülemeden de faydalanılmaktadır. Memede bu yöntemlerle kanser şüphesi taşıyan bir kitle saptanması durumunda, bu kitleden alınan küçük bir parçanın patoloji laboratuvarında incelenmesiyle kesin teşhisi konulur.

Meme kanseri, multidisipliner olarak tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Her hastaya özel ideal tedavi biçimini belirlerken, medikal onkoloji, cerrahi ve radyasyon onkolojisi branşlarının plana dahil olması gerekir. Plastik cerrahi, psikiyatri, fiziksel tıp ve rehabilitasyon, algoloji gibi diğer branşların da desteği, sunulan tedavinin kalitesini artıracaktır. Tüm bu branşların içinde yer aldığı tümör kurullarında hastaların ilk tanı sırasında ortaklaşa değerlendirilmesi, tedavinin pek çok açıdan daha başarılı olmasını sağlayacaktır. Temel tedavi biçimleri, sistemik etkili ilaç tedavileri, operasyon ve radyoterapidir. Hastalığın evresine ve tümörün alt tipine bağlı olarak bu tedavilerin sıralamasına karar veriyoruz.

Sistemik etkili tedaviler dediğimizde, radyolojik görüntülemelerde saptanamayacak kadar küçük dahi olsa, vücudun herhangi bir yerinde olan tüm tümör hücrelerini yok etmeyi amaçlayan tedavileri kastediyoruz. Meme kanserinde kullanılan sistemik tedaviler arasında kemoterapiler, akıllı ilaçlar, immünoterapi tedavileri ve hormonal tedaviler yer alır. Her hastanın tümörünün alt tipine, hastalığın evresine ve hastaya ait bireysel özelliklere göre en uygun sistemik tedavi tercihini, tedavi süresini ve hangi aşamada kullanacağımızı belirliyoruz.

Cerrahi tedavi ve radyoterapi tedavileri lokal tedavi yöntemleridir. Belli bir alandaki tümör, ameliyat yoluyla ya da radyoterapi ile ortadan kaldırılmaya çalışılır. Günümüzde ameliyatın uygun olduğunu düşündüğümüz hastalarımızda, öncelikle hastanın kendi meme dokusunu koruyabileceğimiz cerrahi yöntemleri uygulamayı amaçlıyoruz. Bunu yaparken bir yandan tümör kontrolünden ödün vermezken diğer yandan hasta için daha tatmin edici kozmetik sonuçları hedefliyoruz. Baştan meme koruyucu cerrahiye uygun olmayan hastalarımızı, önden uyguladığımız sistemik tedavilerle uygun hale getirmeyi tercih ettiğimiz durumlar olabiliyor. Radyoterapi uygulamalarıyla ameliyat sonrası bölgesel tekrarlamaları en aza indirmeyi amaçlıyoruz. Uygun hastalarımızda henüz hasta ameliyathanedeyken meme dokusu içerisine uygulanan kısa süreli radyoterapilerle (İntraoperatif radyoterapi) hem tümör kontrolünü artırıyor hem de ameliyat sonrası haftalarca sürecek radyoterapi uygulaması ihtiyacını ortadan kaldırıyoruz.

KENDİ KENDİNE MEME KONTROLÜ NASIL YAPILMALI? 

Her kadının 20’li yaşlardan itibaren kendi kendine meme muayenesi yapmaya başlamasını öneriyoruz. Bu sayede kadın kendi memesinin dokularına daha aşina oluyor. Örneğin meme cildindeki pürüzlü yerleri, doku içindeki doğal tümsekleri tanıyor. Memede bir asimetri varsa farkında oluyor. Kısacası, kendi kendine muayene, kadınının memesini tanımasını sağlıyor. Bu sayede ilerleyen yıllarda düzenli muayene yapmaya devam ettiği takdirde, gelişebilecek olası bir tümör varlığında olağan meme dokusunda meydana gelecek değişiklikleri daha rahat ve daha erken fark etmesi mümkün olabiliyor.

Peki nasıl yapalım? Öncelikle ayna karşısında memenin simetrisinin kontrolü yapılmalı. Meme başlarının simetrisi, meme başında bir çekinti olup olmadığı, meme başında pullanma ya da egzama benzeri bir görünümün varlığı, meme cildinde ödemli bir görünüm ya da ciltte bir çekinti olup olmadığı değerlendirilmelidir. Daha sonra dokunarak muayeneye geçilmelidir. Banyodayken veya uzanır pozisyondayken meme dokusunun tüm alanları ve koltuk altı bölgesinde sırayla gezinerek, dokuya hafif baskı uygulayarak olağan dışı, yeni gelişmiş bir yapının ele gelip gelmediği değerlendirilmeli. Bu uygulama 1-2 ayda bir yapılabilir.

 

Başa dön tuşu