İşitme eylemi, kişiye çok sıradan gelse de
aslında anlık gerçekleşen bir olaylar silsilesi sonucu oluyor. Kulak
kepçesi, anten vazifesi görerek sesleri toplayıp dış kulak yoluna, ardından
da kulak zarının üzerine iletiliyor. Burada oluşan titreşimler çekiç, örs
ve özengi kemikleriyle iç kulağa aktarılıyor. İç kulaktaki sıvılarda
oluşan dalgalarla bir piyanonun tuşları gibi sıralanan frekanslar uyarılarak
ses duyulur hale geliyor. Acıbadem Fulya Hastanesi Kulak Burun Boğaz
Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Dilaver Özturan, orta kulaktaki kemikçiklerin
kulak zarına çarpan ses dalgalarını 22,3 kat artırarak iç kulağa
ulaştırdığını, bunun da doğal bir işitme cihazı görevi gördüğünü
söylüyor.
Birçok farklı etken var
Zaman zaman işitmede birtakım sorunlar
ortaya çıkabiliyor. “Kabaca dış, orta ve iç kulak olarak sınıflanan
kulağa ait hastalıklarda veya beyne iletimiyle beyin tarafından algılanması
aşamasında ortaya çıkan hastalıklar işitme kaybına yol açıyor” diyen
Acıbadem Fulya Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Mehmet Erem, “Bunların
içinde en sık kulak kiri, kulak zarına ait hastalıklar, orta kulakta sıvı
birikmesi, kemikçiklerdeki sorunlar veya iltihaplar, iç kulakta yaşa bağlı
ortaya çıkan işitme kayıpları, yüksek sese maruz kalma, kulak sinirine ait
hastalıklar veya beyindeki merkezlerin rahatsızlıkları işitme kaybına sebep
olabiliyor. Genelde iltihaplar, yaşa bağlı işitme kayıpları, travma,
tümörler veya damar hastalıkları, doğumsal hastalıklar ile gürültü de
başlıca işitme kaybı sebepleri arasında sayılabiliyor” diyor.
Günlük hayat zorlaşıyor
İşitme kayıpları; iletim tipi, iç kulak
tipi ve her iki durumun bir arada olduğu mix tip şeklinde ortaya çıkıyor. Bu
rahatsızlık açısından riskli grupları da gürültülü ortamda çalışan
kişiler, bazı ilaçlarla kemoterapi görenler, menenjit geçiren çocuklar,
aile öyküsünde işitme kaybı olanlar ile stres faktörünün yüksek olduğu
Meniere hastalığı gibi tablolar oluşturuyor. Prof. Dr.
Özturan, en sık konuşmaları duymada zorluk, söylenenleri anlamada sıkıntı,
arkasından seslenildiğinde cevap alamamak, televizyon sesini yükseltmek veya
ekrana yaklaşmak, kalabalık ortamlarda duyma ve algılamada bozukluk ile erkek
seslerini daha rahat algılarken, kadın ve çocuk sesinde zorlanma olarak
belirti veren işitme sorunlarının özellikle çocuklarda ne kadar erken fark
edilirse o denli yüksek oranda tedavi edilebildiğinin altını çiziyor.
Tanıda görüntüleme tetkikleri önemli
İşitme kaybının tanısında altın standart,
odyo olarak tanımlanan işitme testi oluyor. Kapsamlı fiziki muayenenin
ardından, sessiz kabinde ve sessiz ortamda yapılan işitme testiyle sorun
tespit edilebiliyor. “Bunun tek istisnası çocuklar ve bebekler çünkü
doğumsal işitme kayıplarını erken tespit etmek için bazı özel testler var”
diyen Dr. Erem, şöyle devam ediyor: “Çocuklarda oyun oynayarak da işitme testi yapılacağı
gibi, timpanogram denilen kulak zarının hareketini ölçmek de işitme kaybını
anlamayı mümkün kılabiliyor.” İşitme kaybı sosyal çevrenin zayıflamasına
yol açarak, kişiyi yalnızlaştırıp, güvensiz hale getirdiğinden ötürü
mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. Bu amaçla uygulanan yöntemler, nedene
göre değişiyor. Ani işitme kayıplarında ilaç tedavisi (kortizon) ve hiperbarik oksijen tedavisi öne çıkarken, ileri
derecede kayıplarda biyonik kulak uygulanıyor. Yaşa bağlı olarak ortaya
çıkan rahatsızlıklarda ise işitme cihazı kullanımı ilk alternatif oluyor.
Çocuklarda görülen kulak sıvılarına bağlı kayıplarda kulağa tüp takılması
sorunu çözerken, orta kulaktaki kemik kireçlenmesinde de kireçlenen
kemiğin çıkarılması ve yerine protez takılması sayesinde çok başarılı
sonuçlar alınabiliyor.
İşitme sorunları, koklear implant ile çözülebiliyor
İşitme, önemli duyularımızdan biri.
Öğrenmek, konuşmak, güvenliğimizi sağlamak, düşünebilmek, sosyal
olabilmek, kısacası hayatımızı sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmek için
işitme fonksiyonu büyük önem taşıyor. İşitme kaybı, hastalık veya travmaya
bağlı ortaya çıkabildiği gibi doğuştan da gelişebiliyor. Burada
özellikle iç kulak tipi kayıplardan bahsedilmesi gerektiğine dikkat çeken
Acıbadem Fulya Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Dr. Feyzi Elez,
“Kulak zarı, kemikçikler ve iç kulak, işitmenin parçalarını oluşturuyor.
Koklear implant veya biyonik kulak dediğimiz cihaz ileri ya da çok ileri
düzeyde iç kulak tipi (sensorinöral) işitme kayıplarında kullanılıyor. İç
kulağa yerleştirilen elektrot ile iç kulak fonksiyonel hale getiriliyor.
İşitme cihazı, sesin gücünü arttırarak iç kulağa sesi ulaştırırken;
koklear implant, iç kulağın duymasını sağlıyor” diyor.
Ailelere büyük görev düşüyor
Doğuştan gelen işitme kayıpları,
yenidoğan işitme testiyle tespit edilebiliyor. Çocukların işitme sorunu
yaşayıp yaşamadığını fark etme konusunda ailelere önemli
görevler düşüyor. Konuşmada gecikme, sesli uyarılara yanıt alamama,
televizyon sesini fazla açma ve akademik başarıdaki düşüş, işitme
kaybının sinyali olabiliyor. Ayrıca tarama testi dışında işitme sinirinden
beyindeki merkeze kadar olan yolların elektriksel gücünü ölçen ve tanı
koymaya yardımcı testler de bulunuyor. Böylece belirgin işitme kaybı olan
çocuklar önceden tespit edilebiliyor. Doğumsal veya erken dönemde ortaya
çıkan işitme kayıplarında tanı zamanında konulmaz ve beş yaşına kadar
tedavi edilmezse çocuğun sağır-dilsiz bir kişiye dönüşeceğinin altını
çizen Dr. Elez, şöyle devam ediyor: “Söz konusu gruptaki çocukların bir an
önce sesle tanıştırılması gerekiyor. Bu amaçla işitme cihazı verilmesi
önem taşıyor. Çok ileri derecede işitme kaybı tanısı alan bebeklere,
işitme cihazı uygulamasını takiben bir yaşına geldikten sonra koklear implant
ameliyatı yapılması gerekiyor. İç ve dış parçalardan oluşan kompleks bir
cihaz olan koklear implant kullanımıyla, kişi
iyi bir şekilde duymaya başlıyor. Ancak konuşmayı anlama ve ayırt etme
kapasitesini geliştirmek için özel bir eğitim sürecine ihtiyaç duyuluyor.”
*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.
3 dakika okuma süresi