Yaşam kalitesini etkileyen, kişiye merdiven
inip-çıkmadan çömelip-doğrulmaya dek birtakım zorluklar yaşatan diz önü
ağrısı, sık görülen ancak ihmal edilen rahatsızlıklar arasında yer alıyor. Ağrı, diz kapağının ortasında veya
çevresinde, ön tarafta hissediliyor. Oysa her ne kadar dizin önünde
hissedilse de ağrının asıl kaynağı, diz kapağının hemen arkası oluyor. Diz
kapağı kemiği (patella), diz ekleminin ön tarafında bulunuyor ve uyluk
kemiğinin (femur) alt ucuyla eklemleşiyor. İşte bu eklemleşmedeki
problemler de diz önü ağrısı olarak belirti veriyor. Acıbadem Kadıköy
Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Selami Çakmak, uzun süre
sandalyede veya koltukta oturduktan sonra ayağa kalkıp yürümeye başlama
esnasında da bu tür ağrılar oluşabileceğini belirterek, “Diz önü
ağrısının ‘sinema veya tiyatro belirtisi’ olarak adlandırılmasının nedeni de
bu. Tıp dilinde ise nedenleri ‘Patellofemoral Sendrom’ başlığı altında
tanımlanıyor” diyor.
Hatalı egzersiz ağrıya yol açabiliyor
Bu rahatsızlığa toplumda oldukça sık
rastlanıyor. Ancak sebebini bulmak yani ağrıya neden olan problemi tanımlamak
önem taşıyor. Ağrının oluşmasında kişinin anatomik yapısı, yaşam tarzı
veya yaptığı sportif aktiviteler önemli rol oynuyor. 20’li- 30’lu yaşlardaki
aktif, spor yapan genç erişkinlerde sık görülse de her yaş grubunda ortaya
çıkabiliyor. Kadınlarda ortaya çıkma riskinin erkeklere oranla daha fazla
olduğunu belirten Doç. Dr. Çakmak, diğer riskli grupları şu sözlerle sıralıyor:
“Aşırı ve plansız-programsız spor yapan kişiler, anatomik yapısal ya da düz
tabanlık gibi ayağa ait sorunları olanlar ile kilo fazlası bulunan kişilerde diz önü
ağrısı sık görülüyor. Ayrıca geçmişte diz kapağında kayma veya çıkık
olmuş hastalarda da bu rahatsızlığa rastlanıyor.”
Kıkırdak hasarının belirtisi oluyor
Hastalığın belirtileri özellikle ofis
çalışanlarında, uzun süre koltukta oturma sonrası ayağa kalkma ve
yürümeye başlama sırasında oluşan ağrıyla kendini gösteriyor. Ağrı ayağa kalkarken ortaya çıkıp, bir süre
devam etse de yürüdükçe azalıyor. Öte yandan merdiven inip-çıkma veya
çömelip-kalkma esnasında da ağrı oluşabiliyor. Bu durum; diz kapağı ile onun hemen arkasında bulunan uyluk
kemiği arasındaki sürtünmenin artması nedeniyle ortaya çıkıyor. Normalde
her iki kemiğin kıkırdağı bu basınca dayanabilecek durumda oluyor.
Ağrı da kıkırdaklarda oluşmuş muhtemel bir hasarın belirtisi olabiliyor. Diz kapağının hemen
arkasında yer alan kıkırdağın yumuşaması ile hasar görmesinin yanı sıra diz
kapağının üstünde ve altında yer alan, bu bölgenin uygun hareketine
yardımcı olan kaslar ile bağlarda oluşan incinmeler de bu eklemde sorunlara
yol açabiliyor. Normalde diz kapağının çömelme ve ayağa kalkma hareketi
esnasında, bir trenin rayında düzgünce hareket etmesi gibi belirli bir yolda
veya olukta hareket edeceğini belirten Doç. Dr. Çakmak, “Ancak bazı
kişilerde bu yolda veya olukta sorunlar ortaya çıkarak, diz kapağı yolun dışına
yönelebiliyor. Bu tip sorunlar da söz konusu eklemi ilgilendiren hastalıklar
arasında yer alıyor” diyor.
Yanlış tanı zaman kaybettiriyor
Bazı durumlarda diz önü ağrısını işaret
eden belirtiler farklı hastalıklarla karıştırılabiliyor. Dolayısıyla hasta
yanlış yöntemle tedavi ediliyor. Bu nedenle belirtilerin iyi analiz edilerek,
titizlikle değerlendirilmesi gerekiyor. Örneğin, dizdeki her ağrıyı
menisküsle ilişkilendirmek veya nedenini doğrudan romatizmal hastalıklara
bağlamamak önem taşıyor. Menisküs problemlerinin kendine özgü belirtileri ve muayene bulguları olduğu
gibi, romatizmal hastalıklarda da hastanın şikayetlerinin başlama zamanı,
şiddeti, gün içindeki seyri gibi birçok soruya cevap aranacak
incelemeler yapılması gerekiyor. Dolayısıyla doğru tanının, yanlış tedaviyi
önlediğinin unutulmaması önem taşıyor. Hatalı tanı sonucu menisküs olarak
nitelendirilen diz önü ağrısının menisküs ameliyatıyla
giderilmesi mümkün olmuyor. Bu aşamada da doğru tanının önemi bir kez daha öne çıkıyor. Hastanın hekime
başvurmasıyla başlayan süreçte ilk olarak fizik muayene yapılıyor. Burada
diz kapağının, bacak önündeki konumu önem taşıyor.
Dizin bükülmesi ve açılması esnasında diz kapağının yolunda veya oluğunda
yol alıp almadığı gözleniyor. Birtakım açı ölçümleri yapılıyor. Kişinin
kemik yapısının her iki bacak için belden aşağıya ayağa kadar incelenmesi
amacıyla özel röntgen filmleri çekiliyor. Ayrıca diz kapağının arkasında
yer alan eklem kıkırdağının hasarlı olup olmadığının detaylı incelenmesi
amacıyla MR tetkiki de yapılabiliyor. MR ayrıca dizin içinde ve etrafında
bulunan diğer dokuları incelemeye de olanak tanıyarak, ağrıya yol açabilecek
muhtemel diğer sorunların tespitine de yardımcı oluyor.
Cerrahiye nadiren başvuruluyor
Diz önü ağrısı tanısı alan hastaların
tedavisinde öncelik, konservatif yöntemlere veriliyor. Bu kapsamda; kişinin
yaşam aktivitelerinin düzenlenmesi, gerekiyorsa yapılan sporun şeklinin
değiştirilmesi, egzersiz ile kalça arkasındaki ve uyluk ön tarafındaki
kasların koordineli bir denge içinde kuvvetlendirilmesi gerekiyor. Ağrı,
birtakım ilaçların yardımıyla başlangıçta kontrol altına alınabiliyor. Eğer
kişi kiloluysa zayıflaması öneriliyor. Verilen her kilo, diz kapağı ile
arkasındaki kemik arasında oluşan yüklenmede ciddi oranda azalma sağlıyor.
Böylece ağrının da azalacağının altını çizen Doç. Dr. Çakmak, tedavide
cerrahinin yerine ilişkin ise şu bilgileri veriyor: “Diz önü ağrısında
ameliyatın yeri oldukça kısıtlı. Hastalar genellikle konservatif tedaviden
yarar görüyor. Ancak bu yolla ağrıyı geçirmede başarısız olunması halinde
ve tanıya yönelik yapılan incelemeler
sonucunda ağrının nedeni saptanırsa cerrahi uygulanabiliyor. Örneğin, diz kapağının olması gereken yolda
hareketini engelleyen bir sorun varsa, diz kapağını yeniden doğru hatta
getirme ameliyatları yapılabiliyor.”
*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.