Aneminin başlıca nedenleri

Hemoglobin, kana rengini veren bir protein.
Aynı zamanda oksijenin hücrelere taşınmasını sağlıyor. Kandaki hemoglobin
miktarının normalin altına düşmesi ise “anemi” tablosuna yol
açıyor. Dünya Sağlık Örgütü, anemi tanımlamasında hemoglobinin alt
sınırını erişkin erkeklerde 13 g/ dL, kadınlarda ise 12 g/dL olarak
belirtiyor. Bu değerlerin ırklar arasında farklılık gösterebileceği kabul
edilse de söz konusu farkın 1-2 g/dL civarında olabileceği söyleniyor.
Aneminin bir tipinin de çocuğa ailesinden geçen genetik kromozomlar yoluyla
aktarılan kalıtımsal anemi olduğunu söyleyen Acıbadem Kocaeli Hastanesi İç
Hastalıkları Uzmanı Dr. Soner Dileklen, anemiyle ilgili soruları yanıtlamadan
önce şunları söylüyor: “Bunlardan en önemlisi hemoglobin yapısında genetik
bozuklukla seyreden hastalıklar oluyor. En sık karşılaşılan tipi de Talasemi
yani Akdeniz anemisi.”

Ne tür belirtilerle ortaya çıkıyor?
Aneminin yarattığı temel belirtiler;
dokuda meydana gelen oksijenlenme azalmasını engellemek için ortaya çıkan
mekanizmalar sonucunda görülüyor. Dolayısıyla anemi bir sendrom olarak da
değerlendiriliyor. Hastada en sık halsizlik, baş dönmesi ve çarpıntı
belirtileri ortaya çıkıyor. Yüzde, göz içinin beyaz bölümünde ve tırnak yataklarındaki solgunluk da en
önemli bulgular arasında yer alıyor. Ancak hastanın solgun olmaması anemi
ihtimalini dışlamıyor. Bazı anemi tiplerinde; el, kol ve bacaklarda uyuşma,
karıncalanma, unutkanlık ve konsantrasyon bozukluğuna da çok sık
rastlanabiliyor.

Kadınlarda anemi vakalarının görülmesinde
adet kanamalarının rolü var mı?
Kansızlık, kadınlarda en sık rastlanan
sorunların başında geliyor. Özellikle ergenlikle beraber genç kadınların
yüzde 50-60’ında demir eksikliği anemisi görülüyor. Bu durum en çok, adet
kanamalarının uzun ve yoğun seyretmesi nedeniyle ortaya çıkıyor. Özellikle
demir alımının çok iyi olmadığı durumlarda, bu yaş grubunda anemi
kaçınılmaz oluyor.

Bu hastalığın ortaya çıkışında beslenme
bozuklukları etken mi?

Aneminin sebepleri araştırıldığında, en sık rastlanan nedenlerden biri kan
yapımında kullanılan bazı önemli element ve minerallerin eksik alınması olarak
belirtiliyor. Burada; demir, folik asit, B12 gibi vitamin ve mineraller başı
çekiyor. Özellikle kırmızı etten yoksun beslenenlerde demir ve B12 vitamini,
yeşil yapraklı sebze tüketmeyen kişilerde ise folik asit eksikliği
görülüyor. Tek tip beslenen kişilerde, her türlü besinin dengeli
tüketilmesi kansızlığın oluşumunu engellemeye yardımcı oluyor.

Folik asit eksikliği anemiyi etkiliyor mu?
Kansızlığın en sık görülen ikinci tipi
“megaloblastik anemi”. Genellikle folik asit ve B12 vitamin eksikliğinde
gözlemleniyor. Bu tip kansızlıkta diğerlerinden farklı olarak vücut ve sinir
sistemi etkileniyor, el ve ayaklarda uyuşma ile unutkanlık gibi farklı
şikayetler ortaya çıkıyor.

Anemi tanısı nasıl konuluyor?
Öncelikle kanda hemogram, demir, B12 ile
folik asit gibi bazı vitamin ve mineral değerleri inceleniyor. Daha sonra
periferik yayma ve gerekirse kemik iliği biyopsisiyle tanı kesinleştiriliyor.
Bazı genetik kaynaklı olduğu düşünülen durumlarda hemoglobin elektroforezi
bakılarak, Akdeniz anemisi tanısı da konulabiliyor.

Tedavide hangi yöntemler kullanılıyor?
Tedaviye başlanması için doğru tanı konulması önem taşıyor. Ne tür bir eksiklik varsa dışarıdan
takviyeyle tedavi yoluna gidiliyor. Özellikle demir, B12 vitamini ile folik
asit eksikliğinde tedavinin acilen planlanarak uygulanması hastanın genel
durumunun çok hızlı düzelmesini sağlıyor. B12 vitamini ve demir
eksikliklerinde ağızdan alınan tablet tedavisinden ziyade kalçadan veya
damardan enjeksiyon tedavileriyle daha yüz güldürücü sonuçlar alınıyor.
Özellikle B12 vitamini seviyesi çok düşük olan hastalarda enjeksiyon tedavilerinin
ayda bir, ömür boyu devam etmesi büyük önem taşıyor.

Hemoglobin üç nedenden dolayı düşebiliyor
Anemi tanımlamasında, hemoglobinin alt
sınırının erişkinlerde erkek için 13 g/dL, kadınlar için 12 g/dL olarak
belirtildiğini söyleyen Dr. Soner Dileklen, “Hemoglobin genel olarak üç ana
nedenle düşebiliyor. Bunlar; kanama ile kan kaybı, kan yapımında vücudun
kullandığı maddelerin alımında ve emiliminde yetersizlik ile kan üretiminden sonra çeşitli
sebeplerle gerek damar içinde gerekse hücresel boyutta parçalanması olarak
sıralanıyor” diyor.

*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.

Başa dön tuşu