Vücudumuzda bulunan her bir sistemin farklı özellikleri vardır. Vücudun işleyişinde görev alan bu sistemlerden birisi de Endokrin sistemi. Acıbadem Dr Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Savaş Karataş, endokrine dair merak edilenleri detaylıca anlattı.
Endokrin nedir?
Endokrin sistem (içsalgı bezleri), yaşam boyunca insan vücudunun işleyişine ve sistemlerinin uyum içerisinde çalışmasına belirleyici bir katkı ve sıkıdüzen (disiplin) sağlar: aslında metabolizmayı, büyümeyi, üremeyi, yaşlanmayı, cinsel gelişimi (ergenlik), uyku-uyanıklık döngüsünü, sindirimi, stresi ve ruh halini düzenler.
İç salgı bezleri klasik olarak bilindiği üzere sırasıyla hipofiz, tiroid, paratiroid, pankreas, böbreküstü bezi ve gonadlar ( testis, yumurtalık) bezleridir. Ancak son çalışmalar göstermiştir ki yağ dokusu, beyin, mide, barsak, kemik ve kas gibi dokular da endokrin sistemi etkileyici bileşenler ve ara ürünler oluşturmaktadır. Vücudumuzda bilinen en az 50 çeşit hormon yaşam döngüsü için önemli bir imece oluşturmaktadır.
Endokrin hangi hastalıklara bakar? En sık ilgilenilen hastalıklar
Diyabet (tip 1 ve 2, genetik), kilo fazlalığı ya da kilo azlığı, farklı nedenlerle oluşan kan şekeri düşüklüğü, kontrol edilemeyen tansiyon ve genç hipertansiyon, Conn, Cushing ve Addison sendromu dahil böbrek üstü bezi bozuklukları, kolestrol ve trigliserit yüksekliği, tiroid ve paratiroid hastalıkları, kemik metabolizması hastalıkları ( özellikle osteoporoz), büyüme bozuklukları cinsiyet hormonları ile ilgili bozukluklar, kıllanma, polikistik over hastalığı. Tüm bu hastalıklar çok geniş bir spektrumda bulgu ve belirtilere yol açar. Örneğin azalmayan böbrek taşlarının nedeni paratiroid bezin fazla çalışması olabilirken, düşmeyen bir kan basıncı böbrek üstü bezi kaynaklı olabilir.
Hormon takibinde endokrinoloji yerine dahiliyeye yönlendirme yapılıyor, izlemleri onların yapması uygun mudur?
Endokrinoloji ve Metabolizma hastalıkları uzmanlığı tüm dünyada endokrin sistemin hastalıklarının tanı ve sağaltımında en yetkin uzmanlık dalı olarak kabul edilmektedir. Ülkemizde beş yıllık iç hastalıkları eğitimi sonrası yapılan sınavda derece yapılarak kazanıp eğitimi en az 3 yıl boyunca alınan bir yan daldır. Ülkemizde danışılan hasta sayısına göre endokrinoloji uzmanı sayısının az olmasından dolayı zaman zaman iç hastalıkları uzmanlarının izlemde destek ve katkı sağlamalarına rağmen en uygun olanı endokrinoloji uzmanında hormon hastalığı takibi yaptırmaktır.
Diyabet hastalıkları için neden endokrinologa gidiliyor?
Diyabet sadece tek bir tip mekanizma ile olmayıp insülin sentez, salgı, taşınma ve doku etkileşimi ile ilgili onlarca çeşit bozukluklar sonucu ortaya çıkar. Burada diyabetin oluş ve ilerleyiş mekanizmasını bilmek doğru sağaltımı belirlemenin en önemli basamağıdır. Hormonlarla kontrol edilen bu karmaşık mekanizmada en yetkin tanı ve tedavi süreci belirleme kısmı endokrinolojidedir. Yine kontrolsüz diyabetlilerde endokrin araştırmada altta cushing, akromegali gibi diğer önemli endokrin hastalıklar da çıkabilmektedir.
Obezite hastalıkları için neden endokrinologa gidiliyor?
Obezitenin genelde kalori alım fazlalığı ya da yakma azlığı sonucu ortaya çıktığına inanılır. Halbuki beyinde yer alan hipotalamus bezinden tutun böbrek üstü bezi ve hatta yağ dokusunun kendisine kadar birçok bez obezitenin başlayışını ve gidişatını etkileyen düzenlemeler yapar. Diyet planlarken veya diyete rağmen kilo vermekte güçlük çekildiğinde bir endokrinoloji uzmanına danışılması önemlidir. Endokrinolog, anamnez ve testler yoluyla, ağırlığı etkileyebilecek endokrin patolojileri dışlar. Bununla birlikte en uygun tedaviyi planlar.
Kadın hastalıkları takibinde endokrinoloji muayenesi önemi nedir?
Kadınların endokrin ahenkini erkeklerinkinden en çok ayıran özellik, hormonların döngüsel eğilimidir.
Aybaşı döngüsü, yumurtalıkta olgun bir yumurtanın gelişimini belirleyen sürecin klinik ifadesidir.
Adet döngüsünün düzenlenmesi, hipofiz gonadotropinleri tarafından düzenlenir. Adet düzeni döngüsündeki bozuklukların temelinde, yumurtalık uyarıcı hormonların, gonadotropinlerin yetersiz üretimi veya prolaktin, büyüme hormonu (BH) veya kortikotropik hormonun ( ACTH) aşırı üretimi ile beynin veya hipofiz bezinin hipotalamik bölgesinin patolojileri olabilir.
Kadınların yine en çok başvuru nedenleri olan kıllanma ve saç dökülmesi androjen kaynaklı olabilir. Aşırı androjen üretimi çok nadiren adrenokortikal tümörlerden veya yumurtalığın kendisinden kaynaklanabilir. Bununla birlikte, en sık görülen hiperandrojenizm biçimi, odak noktası aşırı insülin üretimi olan metabolik değişikliklerin neden olduğu durumdur.
İnsulin direncinin aşırı olması sıklıkla, adet düzensizlikleri, amenoreye varan adet düzensizlikleri ve az ya da çok hiperandrojenizm belirtileri (sebore, akne, kıllanma, saç dökülmesi) olan bir mikropolisistik yumurtalığın ultrason görüntüsü ile ilişkilendirilir.
Erken menopoz ya da menopoz sonrası östrojen eksikliği ve spesifik büyüme faktörlerinin üretiminin azalması da kemik erimesi için önemli risk faktörleridir.
Çeşitli mekanizmalar, hipofiz gonadotropinlerinin uyarımına yanıt verememeyle birlikte yumurtalık fonksiyonunun erken tükenmesine yol açabilir,( “erken menopoz”).
Gebe kalamama, ya da gebelikte oluşan tiroid ve diyabet hastalığı yine gebelik ve endokrin sistem ile ilintilidir.
Çocuklarda endokrinin önemi nedir?
Anne karnından ergenliğin sonlanmasına kadar bebeklik ve çocukluk çağında bir çok klinik durum endokrinoloji ile ilgili. İlk başta büyüme ve gelişim hormonal bir süreçtir. Örneğin çocukların yüzde üçünde görülen boy kısalığının önemli bir nedeni büyüme hormonu eksikliği olabilir. Kalıtsal tiroid az çalışması yenidoğanın az ağladığında kuşkulanılması gereken bir durumdur ve çok nadir değildir. Nadir hastalıkların üçte biri endokrin ile ilişkilidir.
Erken ve geç adet görme, cinsel organların gelişme bozuklukları, kas ve iskelet bozuklukları, kıllanma en sık çocukların endokrinolojiye danışılma nedenleridir. Çocuklarda artan obezite pandemisi, tip 1 diyabet hatta adolesan yaşa kadar inmiş tip 2 diyabet yine endokrinolojiye gelen çocuklarda giderek sıklık olarak artış göstermektedir.