Yazı: Yaprak Çetinkaya / Formsanté
ster öğrenci olun, ister sporcu, isterseniz yönetici… Bu hayatın içinde emek verdiğiniz alanda en iyi performansı gösterebilmeniz için vücudunuzun düzgün çalışması gerekiyor. Bu yüksek performansın kalıcı olması içinse bu düzgün çalışmayı sizin kontrol edebiliyor olmanız… Örneğin kalp atışlarınız hızlandığında onu normal hızına döndürebilmelisiniz… Kalbinizi avuçlarınıza alıp ona sakinleşmesini fısıldayamayacağınıza göre bunu nasıl yapacaksınız? Soruyu Psikiyatrist Dr.Tanju Sürmeli yanıtlıyor ve Peak Performans (Doruk Performans) yöntemi ile zihnin başka bir işle meşgul olmasını engelleyip tüm dikkatin yapılan işe verilmesinin sağlanabildiğini, böylece zihin potansiyelinin en yüksek seviyeye ulaştığını ve bu seviyeyi uzun zaman sürdürebildiğini belirtiyor.
Psikiyatrist Dr. Tanju Sürmeli, beynin yönetiminde bilinçli kısmın yüzde 1-5, bilinçsiz kısmın ise yüzde 90-99 oranında rol aldığını belirterek, “Tüm sistemimizi bilinçsiz kısım, adeta otomatik pilotta yönetiyor. Hangi işi yapıyor olursanız olun başarı için otomatik pilottaki kayıtları kullanıyorsunuz. Konuşurken kelimelerimiz saniyenin üçte biri kadar zamanda, önceki kayıtlarımızdan geliyor. Ancak bu kayıtları kullanırken bazı hatalı kayıtlar nedeniyle ortaya çıkan bazı davranışlarımızı değiştirmek istiyor ancak bunu başaramayabiliyoruz. Örneğin yöneticilik yapan bir kadın birlikte çalıştığı insanlardan her şeyi mükemmel yapmalarını bekliyor ve bu olmadığında sabırsız ve agresif davranıyor. Bu halinden kendi de memnun değil, daha sonra utandığını söylüyor ancak değiştiremiyor. Bir başkası trafikte çok sinirleniyor ve sonradan pişman oluyor, neden bu kadar sinirlendiğine anlam veremiyor. Ancak tekrar aynı ortam olduğunda yine aynı şekilde sinirleniyor” diyor. Dr. Tanju Sürmeli, bu tür davranışların altında yatan nedenleri bulmak için psikoterapi ve bilinçaltı yöntemlerinin uygulanabildiğini ancak bunların aylar hatta bazen yıllarca seanslar gerektirdiğini, kişilerin bu süreçte çalışmaya inancını kaybedip terapileri yarım bırakabildiğini, ilaç tedavilerinin ise kalıcı sonuç yaratmadığını belirtiyor.
NASIL ÖĞRENİYORUZ?
Hayatının çeşitli alanlarındaki sorunlar nedeniyle beyin dalgalarını ve vücudunu kontrol etmeyi öğrenmek isteyen kişi ile önce bir ön görüşme yapılıyor ve sıkıntıları öğreniliyor, ardından bazı testler uygulanıyor. Bunlardan biri de stres testi. Bu testte kişiden bazı performanslar göstermesi istenerek strese girmesi sağlanıyor ve bu sırada vücudun verdiği reaksiyonlar biofeedback sensörlerine bağlı iken kaydediliyor. Parametreler ekrana yansıyor ve bunları hem uzman hem de danışan görüyor. Yüksek olan parametreleri kişinin önce kendisinin düzeltmeye çalışması isteniyor ve kişinin becerileri böylece ortaya çıkıyor. Ardından kişiye anksiyeteyi yönetmesi, stresin negatif etkilerini en aza indirmesi ya da ortadan kaldırması, duygularda aşırıya kaçmamak için derin rahatlayabilmesi öğretiliyor. Kişi ekranda değerlerinin nasıl değiştiğini gördüğü için öğrenmesi kolaylaşıyor.
Beyin dalgalarını değiştirmeye yönelik öğrenme stratejisi olan Neurofeedback’te ise EEG ile beyin dalgaları kaydediliyor ve kişiye bilgi veriliyor. Eğitim süresince sağlıksız beyin dalgalarının düşürülüp sağlıklı beyin dalgalarının yükseltilmesi hedefleniyor. Kişi seanslarda zihin oyunları oynuyor. Saçlı deriye yerleştirilen elektrotlar ile bilgisayara bağlanan kişinin beyinden gelen ölçümleri ekrana yansıyor. Kişinin hangi beyin dalgasının aktivitesinin geri bildiriminin yapıldığı bilgisayar monitöründen görülebiliyor. Bilgisayar tarafından sağlanan geri bildirim ile kişi beyin dalgalarını hızlandırıp yavaşlatmayı öğrenebiliyor. Dr. Tanju Sürmeli, bu eğitimin beynin adaptasyon yeteneğini kullandığını belirterek, “Haftada 3-6 kez uygulanarak beyin harekete geçirildiğinde beynin adaptasyon yeteneği normalden farklı çalışan sinir hücrelerini yeniden normal çalışmaya adapte ediyor” diyor.
KAFA DARBELERİ BAĞLANTILARI BOZUYOR
Beyin dalgalarındaki aşırı yükselme ya da azalmalar kafa darbeleri sonucu oluşabiliyor. Beyindeki milyonlarca bağlantıdan bazıları bir darbe sonucu kopabiliyor ve çalışmada bunların birbirine yeniden nasıl bağlanacağı öğretiliyor. Dr. Tanju Sürmeli, “Spor yaparken kafanıza bir darbe aldınız ya da düştünüz ama sonra unuttunuz diyelim. O sırada beynin ön, yan ve arka kısmı içerden kafatasına çarpıyor ve elektrik devreleri değişiyor. Bazıları kısa sürede baş ağrısından şikayet ediyor ama bir süre sonra geçiyor. Bazıları kalıcı baş ağrılarından bahsediyor. Bunlar MR’da görünmüyor. Ancak beynin elektrik akımına bakılınca ayırt ediliyor. Bu akımlardaki kopmalar düşüncede değişim, hafıza, karar verme, planlama, düzenleme, sıralama, dikkat, iletişim gibi her türlü alanı etkileyebiliyor. 2-3 yaşındaki düşmelerin ileride zeka skorlarını düşürdüğüne dair yayınlar var. Tabii ki her darbenin buna neden olabileceğini söyleyemeyiz, içeride milyonlarca bağlantı olduğu için bunların bazıları telafi edilebiliyor ya da çok uzun yıllar sonra ortaya çıkabiliyor” diyor.
Streste boğulanlar…
Trafikte bir sorun olduğunda hatta bazen ortada bir sorun yokken dahi peşinizi bırakmayan, arkanızdan sürekli selektör yapan, yanınızdan geçerken camı açıp bir de küfürler savuran kişileri düşünün. Özellikle büyük şehirlerde bu insanlara çok rastlıyoruz. Bu kişiler bir kez o duygu haline girince bir türlü içinden çıkamıyor, saatlerce “Bana böyle yaptı, şöyle dedi” diye düşünüp duruyor, beyin bir türlü o kuyudan çıkamıyor. Bu durumdan beynin ön lobu sorumlu oluyor. Diğer yandan vücutta da değişiklikler oluyor; nefes daralıyor, kalp atışı hızlanıyor, kan basıncı yükseliyor ve tüm fizyoloji bozuluyor.
Bir toplantıda onlarca kişiye sunum yapacağınızı hayal edin ya da bunu deneyimlediyseniz o günkü halinizi anımsayın. Ya bu teklif geldiğinde yapamayacağınızı söyleyip kaçtınız ya da sunuma dakikalar kala elleriniz soğudu, kalbiniz küt küt attı ve bu belirtiler nedeniyle gerginliğiniz daha da arttı. Belki de sunum sırasında dikkatiniz dağıldı, kekelediniz ve bittiğinde ne anlattığınızı hiç hatırlamıyordunuz. Tüm bunlar olurken beyinde limbik bölge denilen, duyularımız ve korkularımızın idare edildiği bölge lüzumsuz uyarıldığı ve siz buna dur diyemediğiniz ya da dur deme taktikleriniz kalıcı olmadığı için böyle bir deneyim yaşadınız. Bilinçaltınızdaki derin mekanizmaların adeta esiri oldunuz.
İşte Peak Performans yöntemi buralarda devreye giriyor ve “Biofeedback ve Neurofeedback” yöntemleri ile beyin ve vücuttaki fizyolojik değişiklikleri normale nasıl getireceği kişiye tamamen koşullu öğrenme stratejisi yaratılarak öğretiliyor, sonuç kalıcı oluyor. Yani bu davranışların nedeni ile değil nasıl düzeltileceği ile ilgileniliyor.
Beta dalgalarınız hangi seviyede?
Yoğun dikkat dalgası olan beta dalgaları fazla aktivite gösterdiğinde anksiyete artıyor. Sunumda, trafikte ya da bir tartışmada beta dalgaları kişiyi adeta esir alıyor. Bunun karşılığında alfa dalgaları ise ekside oluyor. Bazı kişiler beta dalgalarının bu yüksek halini alkol ile bastırmaya çalışıyor. Peak Performance ile kişiye beta dalgalarını normal seviyeye çekmesi öğretildiğinde alfa dalgaları da normal seviyeye geliyor. Kişi beynine değişiklik yapmayı öğretebildiği için daha dengeli hale geliyor, sporcu ise dikkatini yoğunlaştırmayı başarıyor. Dr. Sürmeli, bunu kişinin kendi kendine yapamayacağını belirterek, “İnsan gözünü kapatıp iyi bir şey düşündüğünde beyninin arkasında alfa dalgaları artıyor. Ancak biz ön lobda artmasını istiyoruz ki beta dalgaları düşsün. Ayrıca alfa dalgalarının öndeki artışının da çok fazla olmaması gerekiyor. Kişi bu dengeyi ancak bedenine takılan sensörler aracılığı ile ekranda gördüğünde anlayabiliyor” diyor.
Teta arttıkça dikkat dağılıyor
Beynin ön bölgesinde teta dalgalarının artması da dikkatin bozulmasına neden oluyor. Dr. Sürmeli, beyin olgunlaşması azaldığında teta dalgalarının arttığını belirterek, “Beyin 0-22 yaş arasında olgunlaşmaya devam ediyor. Teta dalgası yüksek olanlar olgunlaşma sürecinden geride kalanlar oluyor. Dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü çekenler bu gruba giriyor. Teta dalgası yüksek olanlar çevresindekilerin sürekli onu takip ettiğini düşünebiliyor. Teta dalgası düşürüldüğünde ise kişi etrafı ile ilgilenmeden dersine, işine odaklanabiliyor” diyor.
“Trafikte bir sorun olduğunda hatta bazen ortada bir sorun yokken dahi peşinizi bırakmayan, arkanızdan sürekli selektör yapan, yanınızdan geçerken camı açıp bir de küfürler savuran kişileri düşünün. Özellikle büyük şehirlerde bu insanlara çok rastlıyoruz. Bu kişiler bir kez o duygu haline girince bir türlü içinden çıkamıyor, saatlerce ‘Bana böyle yaptı, şöyle dedi’ diye düşünüp duruyor, beyin bir türlü o kuyudan çıkamıyor. Bu durumdan beynin ön lobu sorumlu oluyor.”