Toplumda sarı nokta hastalığı olarak
bilinen “yaşa bağlı makula dejenerasyonu”, 50 yaş üstünde kendini
gösteriyor. Hastalık ilerledikçe görme keskinliğinde büyük düşüşler
yaşayan hastalar, kendilerine bakamaz hale gelebiliyor. 50 yaş üstünde risk
yüzde 10 oranındayken, 65 yaş ve üzerinde yüzde 35’lere ulaşıyor. Sarı
noktanın, aslında göz içindeki merkezi görme alanını oluşturan sarı renkli
bir bölge olduğunu belirten Acıbadem Altunizade Hastanesi Göz Hastalıkları
Uzmanı Doç. Dr. Berna Özkan, yaşla beraber bu bölgede birtakım
değişiklikler oluştuğunu söylüyor: “Tıpkı yaş aldıkça elin üstünde
kahverengi lekeler çıkmasına benzer şekilde, sarı noktada da birtakım
lekelenmeler ve bununla beraber retina altında madde birikimi görülmeye
başlıyor. Bunlar bazen çok yavaş, bazen de hızlı ilerleyerek ciddi bir göz
hastalığına dönüşebiliyor.”
En büyük risk yaş tipinde
Sarı nokta hastalığının kuru ve yaş olmak
üzere iki tipi bulunuyor. Ortalama yüzde 80-90 oranında kuru tiple
karşılaşıldığını söyleyen Doç. Dr. Özkan, bu aşamada lekelerin yanı sıra
genelde lipid ve protein ağırlıklı tabiatta “drusen” adı verilen bir madde
birikiminin de görüldüğüne dikkat çekerek, “Zamanla sarı nokta bölgesindeki retina incelmeye ve
dejenere olmaya başlıyor. Bu nedenle de hastalığın adı yaşa bağlı makula dejenerasyonu olarak
anılıyor. Dejenerasyon yüzünden görme keskinliği azalıyor ve bulanık,
karanlık, kırık veya yamuk görme ortaya çıkıyor. Ancak asıl korkutucu olan
hastalığın yaş tipi! Sarı nokta hastalığı bu tipe evrildiğinde, görme
merkezinde bulunmaması gereken damarsal yapılar oluşmaya başlıyor ve bunlar
etrafına sıvı kaçırıyor, ödem oluşturuyor, kanama yapıyor ve iyileştikçe
tekrar kanayarak o bölgede bir yara dokusu oluşturuyor. Yaralar iyileşse
bile iz kalıyor ve bu nedenle tamamen düzelme mümkün olmuyor. Tedavi
edilmediğinde ise hastalık daha da kötüye gidiyor. Yara dokusu büyüyor ve
görme merkezini tamamen kaplayabiliyor” diyor. Yaş tip yaşa bağlı makula dejenerasyonu
kuru tipe göre çok daha hızlı ilerleyerek görme kaybına
yol açabiliyor. Bu hastalığın görüldüğü kişilerde merkez görme
bozuluyor ve kişi baktığı yerde koca bir karanlık görerek, başkalarının
bakımına muhtaç kalabiliyor.
İlerlemesi durdurulabiliyor
Sarı nokta hastalığını geriye döndüren
bir tedavi yöntemi bulunmuyor. Tedaviyle, bu rahatsızlığın ilerlemesinin
engellenmesi hedefleniyor. Besin takviyeleriyle kuru tipin ilerlemesi
ve yaş tipe dönmesinin engellenmesi amaçlanıyor. Ayrıca göz içi implante
edilerek oradaki sinir dejenerasyonunu engelleyecek ve sinirleri koruyacak
ilaçlarla ilgili araştırmalar yapılıyor. Bununla
beraber, dejenere olan retina hücrelerinin bozulmasının durdurulması veya eski
haline getirilmesinin planlandığı kök hücre araştırmaları da bulunuyor.
Yaş tip söz konusu olduğunda daha farklı bir
tedavi süreci izlendiğini belirten Doç. Dr. Özkan, yapılan işlemleri şu
şekilde özetliyor: “Yaş tipin tedavisindeki ilk amaç; oradaki aktif damar
yapısını kurutmaya çalışarak, büyüyüp sarı noktayı kaplamasını engellemek.
Tespit edilen damarlar yok edilemese bile bunları inaktif hale getirmek ve stabil kalmalarını sağlamak için göz
içine damarlanmayı engelleyici enjeksiyonlar yapılması önem taşıyor. Ancak
iğnelerin etki süresi sınırlı olduğu için damar yapısı kuruyana kadar ayda
bir enjeksiyon yapılması gerekiyor. Damar yapısı inaktif hale geldikten sonra
da hasta aylık periyotlarla takip ediliyor. Bu aylık takiplerde damarların
tekrar aktifleşmesi göz anjiyosu veya OCT (Optik koherens tomografi) gibi tetkik
yöntemleri kullanılarak erkenden tespit edilebiliyor. Böylece çok erken dönemde, hastanın
görmesi henüz tam iken tespit edilerek, görme yeteneğinin tamamen
korunabildiği hastalar var. Ancak görme azalmışsa, hedefimiz
mevcudu korumak oluyor. Damarlanması çok ilerleyen ve görme keskinliği çok
azalan hastalara cerrahi de yapılabiliyor. Bu hastalarda görme merkezinde muazzam
büyüklükte kanama ya da retina altında çok büyük bir damarsal
doku oluşuyor ve hasta önünü bile göremez hale geliyor. Eğer büyük bir
kanama varsa, gözün içine girerek retina altına kanamayı yok edici bir ilaç
veriliyor. İkinci durumda yani makülayı kaplayan büyük bir damar yapı varsa
da yine ameliyat ile retina altındaki bu damar
yapı temizlenerek, görme merkezi gözün arkasında sağlıklı bir bölgeye
taşınıyor. Ancak bu ikinci ameliyat, komplikasyon riski yüksek büyük bir
cerrahi olduğu için görmenin çok düştüğü hastalarda tercih ediliyor.”
Genetik geçiş görülebiliyor
Bu hastalıkta yaşla beraber risk artıyor.
Sigara, çevresel faktörler, beslenme ve genetik aktarım da önemli risk
faktörleri arasında yer alıyor. Doç. Dr. Özkan, kuru tipte mikronutrisyon
denilen takviye ilaçları dışında, gözde birikip hasar bırakan toksik maddelere karşı daha
az toksik beslenmek gerektiğini söyleyerek, “Özellikle madde birikimini ve
yaş tipe dönme riskini artırdığı düşünülen et
ürünleri içeren, kolesterolden zengin besleme düzeninden kaçınıp; bu
maddeleri yok eden çinko, E ve C vitaminleri, lutein ve zeaksantin gibi
antioksidanlar açısından güçlü bir beslenme modelini tercih etmek
gerekiyor. Somon ve ton balığı gibi soğuk deniz balıkları ile sardalyada
bolca bulunan Omega-3 yağ asitlerinin tüketilmesi büyük önem taşıyor.
Beraberinde ıspanak, brokoli ve kara lahana gibi koyu yeşil renkli bitkiler
ile cevizi de sofradan eksik etmemek önem taşıyor. Kısacası sebze, meyve ve
bakliyatın yoğun olduğu, Akdeniz tipi beslenme tedaviyi olumlu etkiliyor.
Bunun bir yaşam tarzına dönüşerek, gençlikten itibaren benimsenmesi
gerekiyor” diyor. Yapılan araştırmalar, beslenme dışında
düzenli egzersiz yapanlarda da bu riskin düştüğünü gösteriyor.
Hastalığın ortaya çıkışına ilişkin genetik bir faktörün varlığında ise
erken tanı için 50 yaşından sonra her yıl taramadan geçilmesi gerekiyor.
Kuru tip tespit edildiği taktirde altı ayda bir kontrol yeterli olurken, yaş
tip varlığında bu periyot ayda bire düşüyor.
Hasta baktığı yeri bulanık veya karanlık
görüyor
Görme kaybına varacak boyutta ilerlemesini
geri döndürmenin mümkün olmadığı ve kesin tedavisi bulunmayan sarı nokta
hastalığı açısından önemli nokta, rahatsızlığın çok erken dönemde tanı
alması. “Hastalar ilk olarak baktıkları alanı bulanık veya karanlık görmeye
başlıyor. En önemlisi de kırıklar oluşuyor” diyen Doç. Dr. Berna Özkan,
şöyle devam ediyor: “Merkezi görme alanının normal şartlarda düz ve pürüzsüz bir yapıda olması
gerekiyor. Sarı nokta hastalığı özellikle yaş tipe dönüştüğünde
merkezi görme alanının altında bir damarsal yapı oluşacağından, düşen
görüntü de kırılmaya ve yamulmaya başlıyor. Kareli kağıt testi
uygulayarak, hastanın yamuk görmesi subjektif olarak değerlendirilebiliyor.
Hasta bu testi evinde de uygulayarak kontrol muayeneleri arasında
hastalığındaki değişiklikleri takip edebilir.”
*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.
4 dakika okuma süresi