Ülser bitti, reflü geldi!

Midenizle dost olun
Bazı önlemler alarak mide hastalıklarından korunmak ya da hastalığın seyrini hafifletmek mümkün. Gerekmediği hallerde antiromatizmal ilaçlar kullanmamak, ihtiyaç halindeyse mide koruyucu haplarla birlikte almak bunlardan ilki. Mideyi çok boş bırakmamak da, mide asidinin yükselip ülserleşme eğilimini artırmamak için yapılacak yöntemler arasında yer alıyor. Karbonhidrat, protein, yağ ve vitaminleri dengeli bir biçimde alıp; alkol ve özellikle de sigara içmemek de midenize yapacağınız önemli iyilikler arasında sayılıyor. Sebze yemekleri, tercihen balık ve tavuk yenmesinin yanı sıra, sporu da hayatınızdan çıkarmayarak midenizle dost olabilirsiniz. Elbette geceleri rahat etmek, ağzınıza gelen asitlerle uykunuzun bölünmemesi için yatmadan iki üç saat önce yemek yemeyi kesmek ve yüksek yastıklarla uyumak da unutulmaması gerekenler arasında…Midenin düşmanı: Reflü
Günümüzde en çok şikayet edilen hastalıklardan biri de reflü. Reflünün oluşma sebeplerinden biri, antibiyotikler yardımıyla korunulan ‘helikobakter pilori’ mikrobunun reflüyü tetiklemesi. Reflünün bu denli artmasının bir nedeni de sebze ve meyvelerin yetiştirilmesinde kullanılan hormonlar. Yemek borusuyla mide arasındaki kapakçığın tansiyonunun düşüp, asidin yukarıya çıktığı reflüde, midenin ilgili bölgelerinde yanma oluyor. Ağıza acı su gelmesi ve hastada yüksek oranda ağrı hissedilmesi de belirtiler arasında yer alıyor. Çocukluk yıllarında dahi görülebilen reflünün başlıca şikayetleri arasında kuru öksürük krizleri geliyor. Bu krizler çoğu zaman hastayı uykusundan uyandıracak kadar yoğun oluyor. Alkol tüketimi ve mayalı içkiler (bira ve şarap gibi) de hastalığı tetikliyor. Ayrıca masa başında çalışma saatlerinin uzaması da tehlikeyi arttırıyor. Yürüyen insanın midesi, bağırsakları daha çok çalışıyor.  Reflünün belirtilerinin en belirgini ise yanma. Kaynama, ekşime, ağıza acı su gelmesi gibi diğer belirtiler gün içinde üç veya daha sık tekrarlanıyorsa ve bu durum haftada en az üç gün kişiyi rahatsız edecek düzeydeyse hemen hekime başvurmak gerekiyor.

Günümüzde ülseri olanlar ne kadar azaldıysa, reflüsü olanlar da bir o kadar arttı. Yaşamımızı etkilen hastalıkların başında gelen mide problemleri hakkında görüştüğümüz İstanbul Gastroenteroloji Tıp Merkezi’nden Dr. Orhan Sami Gültekin, ülserli hasta sayısındaki azalmanın ‘helikobakter pilori’ adındaki ülseri tetikleyen mikrobun oluşumunun büyük ölçüde engellenmesine bağlı olduğunu söylüyor: “Söz konusu mikrobun etkileri, kanalizasyonun başını çektiği altyapı sorunlarının ortadan kalkmasıyla giderildi.

Bunun yanı sıra, ülsere en çok sebep olan aspirin ve romatizmalı hastalık ilaçlarının kullanımı da azaldı.

Ülser yapan bu ilaçları kullanması gereken kişilere de, ek olarak mide koruyucular almaları yönünde uyarılar yapıldı. ”Midede kanama ya da delinme halinde farklı yöntemler kullanılması gerekse de, ülserli hastaların tedavisinde ilk olarak mide asidi düşürülüyor. Geçmiş dönemlerde hastalara sütten başka bir şey verilmeyerek, günlerce aç bırakıldığını söyleyen Dr. Gültekin, bunun son derece yanlış bir uygulama olduğunu belirtiyor. Ülser oluşması durumunda; aç kalmak yerine, sık sık ve azar azar yemek gerekiyor. Mide asidini emen ekmek ve karbonhidratlar sayesinde asidin doğrudan mideye çarpmayacağını belirten Dr. Orhan Sami Gülten, teşhis ve tedavi yöntemlerini ise şu şekilde açıklıyor: “Ülser endoskopi ile teşhis ediliyor. Teşhis sonrasında, gerekirse hastanın kullandığı ve ülsere neden olan ilaçlarının değiştirilmesi gerekiyor. Bunlar yapıldığında da tedavi kolaylaşıyor.”

Başa dön tuşu