Bahar mevsimine girmemiz ile birlikte birçoğumuz kendimizi daha halsiz, yorgun ve hasta hissetmeye başladık ve bu da cevabını her zaman merak ettiğimiz o soruyu yeniden sormamıza neden oldu: Bağışıklık sistemimiz neden bu kadar zayıf ve onu nasıl güçlendirip koruyacağız? İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ülkü Duraksoy, bu sorunun cevabının çok basit olduğunu söylüyor ve açıklıyor: ‘Günümüzde insanlar çok kötü besleniyor ve çok az hareket ediyor. Aşırı stres, düzensiz ve az uyku, kirli hava gibi modern dünyanın bize dayattığı tüm faktörler bağışıklık sistemimizi sürekli olarak zayıflatıyor. Tüm bu şartlarla sürekli mücadele eden bağışıklık sistemimiz, baharın gelişiyle birlikte bir de ısınan havalara, etrafa yayılan polenlere, yeni bir mevsime uyum sağlamaya çalışan vücut sistemimizin yorulmasıyla iyice zayıf düşüyor.’
Vitamin eksikliği olanların, tiroit hastalarının, alerji ve astım hastalarının baharın olumsuz etkileri açısından daha fazla risk altında olduğunu belirten Duraksoy, baharda en çok halsizlik, yorgunluk, uykusuzluk, dikkat eksikliği, alerji ve bahar yorgunluğu şikâyetlerinin arttığını söylüyor. Ancak yeterli ve sağlıklı beslenme, düzenli uyku ve egzersiz programı ile bu şikâyetlerin üstesinden gelinebileceğini de belirtiyor ve tüm bunlara dikkat edildiği halde şikâyetleri devam edenlerin mutlaka bir hekime başvurarak genel bir kontrolden geçmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Kaliteli uyku şart!
Vücudumuzun ihtiyacı olan düzenli ve kaliteli uykuyu sağlamanın bağışıklık sistemimiz için çok önemli olduğunu belirten Duraksoy, 7-8 saat derin uykunun şart olduğunu belirtiyor. Sıvı alımı ve sağlıklı beslenmenin önemine de dikkat çeken Duraksoy, ‘Yeterli sıvı almak, sağlıklı bir beslenme programı oluşturmak, vücudumuzdaki eksik vitaminleri takviye ile tamamlamak da çok önemli. Günde 8 bardak kaynamış su içmek, vücudunuzun mineral dengesini sağlar ve bağışıklık sisteminizi korur. Ancak içtiğiniz suyun kalsiyum magnezyum oranı çok dengeli olmalıdır. Suyun verdiği denge ile alerji, omurga fıtığı, böbrek taşı gibi rahatsızlıklarımız azalır, kemik yapımız güçlenir’ şeklinde konuştu.
Şeker tüketmeyin!
Bağışıklık sistemimizi korumak ve güçlendirmek için bir diğer önemli noktanın da şeker tüketimini kaldırmak olduğunu belirten Duraksoy, bunun önemini şöyle açıklıyor: “Şeker bağışıklık sisteminin baş düşmanıdır. Örnekle açıklarsak; kanser hastalarında kanser hücrelerini tespit etmek için PET-CT çekiyor ve tüm vücudu tarıyoruz. Peki, bunun için ne kullanıyoruz? Nükleer işaretli şeker! Evet, kanser hücresi şekeri görür görmez hemen kapıyor ve nükleer işaret taşıyan şeker nedeni ile görünür hale geliyor. Sadece bu bile kanser hücresinin şekerle beslendiğinin ana göstergesidir. Bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak, bahardan ve tüm diğer etkilerden korumak istiyorsak şeker ve beyaz unlu (şekere dönüşebilecek) rafine gıdaları hemen kesmemiz gerekiyor.”
Vitamin eksikliğini kapatmanın ve gerekliyse takviye almanın da bağışıklık için çok önemli olduğunu belirten Duraksoy, özellikle çok güçlü bir antioksidan olan ve kanser hücrelerini bile parçalayabilen, yani bağışıklık sistemimize çok ciddi bir destek sağlayan C vitamini öneriyor ve ve ekliyor: “Tahıllardan da faydalanın, çinko, selenyum, magnezyum açısından zengin besinler tüketin. Enginar, bakla, kereviz gibi sebzeler bu gruba girer. Çok güçlü Omega 3, vitamin E ve resveratol içeren ve baharda bağışıklık sistemimizin hızlı yardımcıları niteliğindeki üzüm çekirdeği yağı ve çörekotu yağını tüketmek de bağışıklığımızı güçlendirir. Vitamin C, Omega 3, vitamin B kompleksleri de bu dönemde bağışıklığınızı desteklerler. Alerjik astım ve diğer alerjik hastalıklardan korunmak için de yeterli miktarda magnezyum ve probiotik tüketilmelidir. Kabız kalınmamalıdır. Mide barsak sistemimizin iyi çalışması sağlanmalıdır. Çinko, magnezyum Q10, süperoksit dismutaz, selenyum, iyot, böğürtlen, kızılcık ekstratleri gibi birtakım çok önemli antioksidan vitaminleri de bağışıklığınıza destek için kullanın.”
Güneşe çıkın!
Güneşin sağlayacağı D vitamininin de bağışıklık sistemi için şart olduğunu belirten Duraksoy’un bu konudaki tavsiyesi ise şöyle: “Güneşlenin, güneşlenmek deyip geçmeyin. 8 koruma faktörlü güneş kremi bile vitamin D sentezlenmesine engeldir. Bu nedenle koruyucu bir krem kullanmadan 15- 20 dakika direk güneşe çıplak tenimizi maruz bırakmak zorundasınız. D vitamini vücudumuz için hayati önem taşır. Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmalar göstermiştir ki, şeker hastalığı, alzheimer, tüm iltihaplı romatizmalar gibi oto-immün hastalıklar, kanser (hatta malign melanom gibi en kötü cilt kanserleri), ağır enfeksiyon hastalıkları, verem gibi kronik enfeksiyonlar D vitamini eksikliğinde tetiklenmektedir.”
Hareket edin!
Duraksoy son olarak egzersizin önemine değiniyor. Hareket etmenin güçlü bir bağışıklık için şart olduğunu söylüyor ve ekliyor: “En çok zevk aldığınız egzersizi keşfedip devamlı olarak uygulayın. Çünkü devamlılığı sağlamak zorundayız. Egzersizi de beslenme programınızla destekleyin. Tüm bunları ailecek uygulayın, uygulanmasının daha kolay olduğunu göreceksiniz. Birlikten kuvvet doğar.”