Adı biraz zor olsa da hücrelerin sağlıklı yaşlanmasında çok önemli bir rol oynayan molekül Koenzim Q10’un hayatımızdaki yerini Hisar Intercontinental Hospital Klinik Laboratuvarlar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık’la konuştuk…
KoenzimQ10’un vücudumuzda her hücrede doğal olarak bulunan, kimyasal reaksiyonların hızını ayarlayan, besinlerin enerjiye çevrilmesinde görev yapan, protein yapısında bir bileşik, olduğunu dile getiren Prof. Dr. Bekir Sami Uyanık; ‘Hücreler, büyümek ve sağlıklı kalabilmek için gerekli enerjiyi sağlamak, ayrıca serbest radikaller denilen zararlı kimyasallara karşı korunmak için KoQ10 kullanırlar. Serbest radikallerin, hücrelerin metabolizmasını, büyüme ve çoğalmasını kontrol eden DNA’da oluşturduğu hasarların, bazı kanserlerle ilişkili olması nedeniyle, Koenzim Q10’nun kanser gelişimini engellemekte önemli bir rol oynadığı ileri sürülmüştür. KoQ10, kırmızı et, karaciğer, yumurta, somon ve ton gibi yağlı balıklarda, tahıllar, yeşil yapraklı sebze ve meyvelerle alınabildiği gibi, besin takviyesi olarak, kapsül, tablet, sprey gibi değişik formlarda da kullanılabilir. KoQ10 bir besin takviyesi olarak satılmakla birlikte, kanser tedavisi olarak kullanılması FDA tarafından onaylanmamıştır’ açıklamasında bulundu.
Koenzim Q10 neden hayatımızda olmalı?
• Koenzim Q10 eksikliğinde, beyin, kalp, karaciğer, böbrekler, pankreas başta olmak üzere birçok organda gerek fonksiyonel gerekse organik bozukluklar ortaya çıkar; hücre yaşlanması ve ölümü hızlanır. Araştırmalarda, akciğer, meme, pankreas, kalın bağırsak, böbrek, prostat, lenfomalı hasta kanlarında sağlıklı insanlara göre, KoQ10 düzeylerinin düşük olduğunun tespit edilmesi, kanser tedavisine KoQ10’nun da katkıda bulunacağını düşündürmüştür. Özellikle, KoQ10’nun bağışıklık sistemini destekleyen etkisi nedeniyle, kanserin birincil tedavisi sonrası tekrarını önlemek için yapılan adjuvan tedavi sırasında kullanılmasının, çok yararlı olacağı savunulmaktadır.
• C ve B vitaminleri, folik asit, selenyum, çinko gibi çok sayıda mineral ve faktörlerle birlikte, vücudun antioksidan savunmasını güçlendirir.
• Kalp krizi sonrası 3 gün boyunca KoQ10 kullananlarda, göğüs ağrılarının ve ilave krizlerin olmadığı görülmüştür. Ancak, bu tür rahatsızlığı olanlar, hekim önerisi olmadan KoQ10 kullanmamalıdır.
• Vücudun ihtiyacı olan kanı pompalama gücünün zayıfladığı kalp yetmezliği olan hastalarda, KoQ10 düzeylerinin azaldığına dair bulgular vardır. Bu nedenle, kalp yetmezliği tedavisinde de etkili olduğu düşünülmekle, ancak tedavide tek başına kullanılmamalıdır.
• Klinik çalışmalarda, hipertansiyonu olan hastalarda, büyük ve küçük tansiyon denilen, sistolik ve diastolik yüksek kan basınçlarını düşürme potansiyeline sahip olmakla birlikte, daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu görülmüştür.
• Yüksek kolesterolü olan kişilerde düşük KoQ10 düzeyleri görülmüştür. Kolesterol düşürücü Statin grubu ilaçların, vücutta doğal KoQ10 seviyelerini yan etki ile azalttığı, bu sebeple KoQ10 takviyesi ile normal seviyeleri sağlayarak, statin tedavisinde görülebilen kas ağrılarının da önüne geçilebileceği vurgulanmaktadır.
• Diyabetli hastalarda, yüksek kan şekeri ve hemoglobinA1c düzeylerinin, KoQ10 ile normale dönüştürülebileceği görülmüştür.
• Kolesterol, şeker ve kan basıncını düşürmek için kullanılan ilaçlar KoQ10’nun etkilerini azalttığı gibi, KoQ10’da diyabet tedavisinde kullanılan insülin ve kan pıhtılaşmasını düzenleyen ilaçların etkisini değiştirebilmektedir.
• Dişeti hastalığı, şişme, ağrı, kanama ve dişeti kızarıklığına neden olan yaygın bir sorundur. KoQ10 takviyesinin daha hızlı iyileşme ve doku onarımı sağladığı ileri sürülmüştür.
• Tedavi edilmediğinde görme kaybı ile sonuçlanan, Glokom denilen göz içi basınç yüksekliği olan hastalarda, KoQ10 göz damlası kullanılması önerilmektedir.
• Cilt yaşlanmasını azaltabileceğine yönelik çalışmalar, KoQ10’ya kozmetik alanda da, ilginin artmasına neden olmuştur.