Günümüzde
spor hobiden çok, bir yaşam biçimini almış
durumda. Ancak doğru yapılırsa kişiye faydalı olabiliyor. Bunun için de spor
yaparken yaralanmalardan korunmak önem taşıyor. Dolayısıyla birtakım
hastalıklar profesyonel sporcular dışında, amatörlerde de sıklıkla ortaya çıkabiliyor. En sık aşil
tendiniti, kıkırdak yaralanmaları ve çapraz bağ yırtıklarına rastlandığını
belirten Acıbadem Fulya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr.
Ömer Faruk Taşer’den bu üç hastalığa ve tedavi yöntemlerine ilişkin
bilgi aldık.
Kıkırdak yaralanmaları
Kıkırdak doku; vücutta eklemlerin
yüzeyini kaplayan, sürtünmeyi azaltıp eklem hareketini kolaylaştıran, şok
emici olarak adlandırılan bir yapıyı ifade ediyor. Akut olarak
yaralanabileceği gibi, zaman içinde yavaş yavaş aşınıp hasarlanabiliyor.
Vücuttaki eklemler içinde kıkırdak yaralanmalarına en yatkını, diz eklemi.
Yürüme paterni sırasında en önemli görevi üstlenen diz kıkırdak
problemlerinden de o ölçüde nasibini alıyor. Belirtileri: En sık eklemde
ağrı, şişlik ve takılma hissiyle kendini gösteriyor. Klinik muayeneyle
kıkırdak problemi tanısını koymak kolay olmuyor. Röntgen, MRG gibi görüntüleme yöntemlerinden de
faydalanılması gerekiyor.
Risk faktörleri: Kıkırdak probleminin
olduğu eklemin fazla ve yanlış yüklenmesi, travma, yaşın ilerlemesi, kilo
fazlalığı ile bazı romatizmal hastalıklar risk faktörlerinin başında
geliyor.
Tedavi yöntemleri: Kıkırdaktaki yaralanma
şekli ve düzeyi, hastanın yaşı, ek problemlerinin eşlik edip etmediği
tedaviye yön veriyor. Zaman içinde yavaş yavaş gelişmiş ve eklemin geniş
bir alanını kaplayan diz kıkırdak problemi genellikle konservatif yani cerrahi
dışı tedavilerle takip ediliyor. Cerrahi dışı tedavilerde aktivite
modifikasyonu, ilaçlar, egzersiz, diz ve ayak bileği yaralanmaları için
yürüme analizi, tabanlık kullanımı ile enjeksiyonlar öne çıkıyor. Eklem
kıkırdağı problemlerinde, enjeksiyon tedavileri uzun süredir kullanılmakla
birlikte son yıllarda kan iğneleri olarak adlandırılan PRP ve bazı sitokin
uygulamaları tercih ediliyor. Henüz gelişme aşamasında olan ve pratiğe tam
yerleşmemiş kök hücre uygulamaları ise şu an için maliyeti yüksek
enjeksiyonlar arasında yer alıyor. Travma sonrası oluşan ve sınırlı bir alanı
kaplayan yaralanmalarda ise cerrahi ön planda oluyor. Cerrahi tedavilerde
eğer lezyon sınırlı bir alanda ve hasta genç-orta yaş grubunda ise defekt
olan lezyonun kıkırdak dokuyla kaplanması prensibine dayanan yöntemler tercih
ediliyor. Bunlardan bazıları; kıkırdak transplantasyonu, kıkırdak transferi ve kıkırdak ekimi olarak
adlandırılıyor. Daha geniş alanda olan ve yaşı ilerlemiş hastalarda ise
kemik ameliyatları, yüzey değiştirici implant ile protez cerrahileri öne
çıkıyor.
Aşil tendiniti
Bacağın baldır kaslarının büyük tendonu
olan aşil tendonu, ayak bileğinin arkasındaki topuk kemiğine yapışıyor.
Adını, mitolojideki Akhilleus’in öyküsünden alan vücudun en kuvvetli
tendonlarından biri olan aşil tendon; yürüme, koşma, sıçrama hareketleri sırasında
aktifleşiyor. Bu yüzden de sıkça sakatlanabiliyor. Aşil tendiniti ise genellikle koşucuların
karşılaştıkları sorunların başında gelse de spor yapmayan, çok aktif olmayan insanlarda da görülebiliyor. Tendinit terimi, tendon
inflamasyonunu tarif ediyor. O tendonu normalden fazla kullanmak, yeterince
ısınma ve esneme yapmadan spor yapmak, yanlış ayakkabı tercihleri ve aşırı
kilo nedeniyle ortaya çıkıyor.
Belirtileri: Aşil tendiniti kendini ağrı, aşil tendon üzerinde gerginlik ve şişlikle
gösteriyor. Ağrı bazen koşma sırasında, bazen de sonrasında ortaya çıkıyor.
Klinik muayeneyle çoğu zaman tanı konulabiliyor. Ancak bazı durumlarda ileri
dejenerasyon ya da kısmi yırtık durumlarını gözden kaçırmamak için MRG
yönteminden, varsa topuk kemiğindeki yapısal anormallikleri ortaya koymak
adına da röntgenden faydalanılıyor.
Risk faktörleri: İçe ya da dışa basma
gibi ayak yapısının normalden farklı olması ile aşil tendona binecek yanlış
yüklenmeler bu rahatsızlığın ortaya çıkma riskini artırıyor. Yanlış
ayakkabı ile spor yapmak, egzersiz ya da yürüme temposunun birden
değişmesi, topuk kemiğindeki yapısal anormalikler diğer önemli risk
faktörleri arasında yer alıyor.
Tedavi yöntemleri: Aşil tendinitlerin çok büyük bölümü konservatif yani
cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Ancak tedavi süresi üç ayı
bulabildiğinden bu dönemde sabırlı olmak, başarılı sonuç elde edilmesine
yardımcı oluyor. Öncelikle ağrıyı oluşturan aktiviteleri azaltmak, bazen de
ara vermek gerekiyor. Genellikle sıçrama, koşu, trekking gibi aktivitelerden
uzak durmak öneriliyor. Kişinin aktif hayatını devam ettirebilmek amacıyla
eliptik egzersiz, yüzme ve bisiklet gibi aktivitelere ise sınırlı olarak izin
veriliyor. Tedavinin bir diğer ayağını da anti-inflamatuar yani tendon
etrafındaki reaksiyonu giderici ilaçlar oluşturuyor. Bu ilaçları bazen
birkaç hafta kullanmak gerekebiliyor. Aynı ilaç grubunun topikal formatları
da tedaviye ekleniyor. Topikal ilaç tedavisinin buzla desteklenmesi gerekiyor. Tedavinin belki de en önemli ayağı aşil
tendonuna özel egzersizlerle buradaki yükü azaltmak ve bacak ardı kas grubunu
kuvvetlendirmek oluyor. Bu kimi zaman fizyoterapist eşliğinde bir merkezde,
kimi zaman da hastanın kendisine öğretilen egzersizleri evinde düzenli
yapması şeklinde olabiliyor. Egzersizlerin ortak özelliği, eksantrik
egzersiz denilen dinamik kasılma şeklinde yapılması oluyor. Son yıllardaki
teknolojik gelişmelerle, güncel tedavi edici ve koruyucu bir yöntem haline gelen
yürüme analizi ile kişiye özel hazırlanan tabanlıklar da aşil tendon
problemlerinde sıkça kullanılıyor. Tendon üzerine binen yükü nötralize
ederek, tedavinin önemli bir unsurunu oluşturuyor. Bu tedavilere inatçı
durumlarda aşil tendonuna enjeksiyonlar, şok dalga tedavisi ile PRP de
uygulanabiliyor. Kronikleşmiş vakalarda ise nadiren cerrahiye başvuruluyor.
Çapraz bağ yırtıkları
Dizlerde biri önde, diğeri de arkada
olmak üzere iki çapraz bağ bulunuyor. Bunlar, dizi oluşturan femur ve tibia
kemikleri arasında birbirlerini çaprazlıyor. Ön çapraz bağ (ÖÇB), adından
da anlaşıldığı gibi önde, arka çapraz bağ (AÇB) ise arkada yer alarak,
diz ekleminin hareketini kontrol etmeye olanak tanıyor. ÖÇB, temel olarak
dizin öne ve içe dönme; AÇB de arkaya ve dışa dönme hareketini
kısıtlıyor. Çapraz bağlar, kısıtladıkları hareketlerde limitlerinin ötesinde
zorlanırsa kısmi ya da tam yırtıklar ortaya çıkıyor.
Belirtileri: Çapraz bağlarda oluşan
yırtıklar, dizin ani ve ters hareketiyle meydana geliyor. Bazı kişiler oluşma
anında kopma sesini duyabiliyor. Sonrasında diz, kanamaya bağlı hızla
şişiyor. ÖÇB’nin ikinci kez kopmasında daha az kanama ve şişme
görülüyor. Dizde gelişen bu tablo, kişinin diz hareketlerini hızlı bir
şekilde sınırlıyor. Yırtılmanın egzersiz sırasında oluşması, spora devam
edilmesini engelleyebiliyor. Sadece kopma çok ağrılı değilken, eşlik eden
kıkırdak yaralanmaları, menisküs yırtıkları veya kemik ödemi de erken
dönemde ağrıya neden oluyor. Diz içine kanama çok olduğu takdirde, eklem
kapsülünün gerilmesine bağlı ciddi ağrı oluşabiliyor.
Risk faktörleri: ÖÇB yırtıkları ikiye
ayrılıyor: Travmayla ve travma olmadan ortaya çıkan yırtıklar. Travmayla
ortaya çıkan yırtıklar için en büyük risk alınan darbeyken, bunun önüne
geçmek mümkün olmayabiliyor. Buna karşın travma olmaksızın oluşan
yırtıklarda kadın cinsiyeti, adölesan yaş grubu, dengesiz düşme en büyük
risk faktörlerini oluşturuyor. Bir yerle temasta olmayan dizde, çapraz bağ yırtığı görülme ihtimali
bulunmuyor. Dolayısıyla spor anında havadaki değil, yerdeki ayak risk altında
oluyor ve dengesiz düşmenin önüne geçmek büyük önem taşıyor. Dengesiz
düşme; düşerken dizlerin az bükülmesi, her iki ayağın aynı zamanda yere
temas etmemesi, düşerken dizin içe doğru kayması, bir ayağın diğerine
göre daha önde/geride olması ve düşerken kötü gövde kontrolü olarak
tanımlanabiliyor.
Bu risk faktörleri göz önüne alınarak
yapılan doğru düşme antrenmanları, özellikle adölesan yaştaki kadın
sporcularda yaralanmanın önüne geçilmesine yardımcı oluyor.
Tedavi yöntemleri: ÖÇB yaralanmasının
tedavisiyle, bağ yırtığına bağlı oluşabilen dizdeki boşalmanın önüne geçilmesi
amaçlanıyor. Dizde yaşanan her boşalma hissi, menisküs ve kıkırdaklarda
ikincil sorunlara neden olabileceğinden bunun önüne geçilmesine
çalışılıyor. Sporcularda yapılan hareketlerin çok şiddetli ve yüksek momentli
olduğu göz önüne alındığında, dizlerde yaşanabilecek boşalmanın
yaratabileceği riskler daha da büyüyor. Dizdeki boşalmanın önüne
geçmek için cerrahi ve cerrahi olmayan iki tedavi seçeneği bulunuyor. Kişi
yapılan rehabilitasyona rağmen günlük hayatta dizinde boşalma yaşıyorsa
mutlaka cerrahiye karar veriliyor. Spor yapıp yapmamak bu aşamada hiçbir
önem taşımıyor. Profesyonel olarak sporla uğraşan kişilerde cerrahi kararı
ise yapılan spora bağlı olarak alınıyor. Rotasyonel ve/veya ani hız/yön
değiştirme hareketlerini içeren basketbol, voleybol, futbol, tenis, hentbol
gibi sporlarda doğru tedavi seçeneği cerrahi oluyor. Buna karşın rotasyon ve ani hız/yön
değiştirme içermeyen koşu, bisiklet, ağırlık kaldırma gibi sporlarla
uğraşan kişilerde önceliğin cerrahi dışı tedaviye verilmesi gerekiyor.
Dizinde boşalma hisseden sporcularda ise yine cerrahi öne çıkıyor.
*Acıbadem Hayat dergisinden alınmıştır.